Değerli okurlar,
Haber Gazetesi Genel Yayın Müdürü Sayın Osman Kara'nın davetiyle inşallah bundan sonra zaman zaman tarih, kültür ve eğitim konularında düşünce ve görüşlerimi sizlerle paylaşacağım.
Öncelikle kısaca kendimi tanıtayım. Bafra'da doğdum. 1976 Yılında Bafra Lisesinden mezun olduktan sonra girdiğim Hacettepe Üniversitesi Tarih Bölümünü bitirdikten sonra aynı yerde akademik kariyere başladım. Doktora için İngiltere'ye gittiğim dönem (1986-1991) hariç hep aynı bölümde hizmet etmekteyim. Çalışmalarımın önemli bir bölümü 15-17. Yüzyıllarda Samsun yöresinin sosyal ve ekonomik tarihine dairdir. Yaklaşık 7 yıldır, 1912'de kurulan ve ülkemizin en köklü gönüllü kuruluşu olan Türk Ocaklarının genel başkanlığı görevini yürütmekteyim.
***************
İlk yazımda, tarihimize bakışımızla ilgili bazı düşüncelerimi sizlerle paylaşmak isterim.
Tarih, yalnızca geçmiş değildir. Evet, 'tarih'in bir anlamı 'geçmişte olup biten şeyler'dir. Ama bir başka anlamı da, o olup bitenlerden bizim yeniden inşa ettiğimiz bilgidir. Çünkü geçmişi, ancak bize kalan belge ve izlerle yeniden inşa ederiz. Bunu yaparken de işin içine bizim düşünce ve kaygılarımız ve dolayısıyla da geleceğe dair beklentilerimiz girer. Onun için tarih, aynı zamanda 'gelecek'tir.
Sıkça, tarihimizi bize yanlış öğrettiler veya tarihimizi bilmiyoruz deriz. Her dönem, devlet, çevre, ideoloji, dünya görüşü vs.nin kendine mahsus tarih anlayışı olması olağandır. Eğitim-öğretimde her şeyi anlatmak mümkün değildir. Önemli olan genel çerçeveyi doğru ortaya koymak, sağlam ve güvenilir bilgilere nasıl ulaşılabileceğini öğretmektir.
Ülkemizde son yıllarda televizyon dizilerinin ve sosyal medyanın etkisiyle tarihimiz konusunda taban tabana zıt iddia ve görüşler yoğun bir şekilde gündemde. Doğru ve sağlam bilgilere fazla itibar edilmezken bir takım sansasyonel iddialar etkili oluyor.
Tarihimiz bizim geçmişimizdir, kimliğimizdir ve aynı zamanda geleceğimizdir. Eğrisiyle doğrusuyla ecdadımızın bize bıraktığı mirastır. Geleceğimizi kurarken hem ibret, hem de ilham kaynağıdır.
******************
Bu çerçevede birkaç gün önce 95. yıldönümünü kutladığımız Cumhuriyetimizin değeri ve önemine kısaca değineceğim.
Birileri Cumhuriyetin ilanı Osmanlı'nın yıkılışıdır, niye kutlanıyor diyor. Bilinmelidir ki, Cumhuriyet zaten dağılmış ve yıkılmış olan Osmanlı sistemi yerine Türk Devletinin yenilenmesini sağlayan yeni rejimidir.
Devlet, aynı devlettir ama sistem ve rejim değişmiştir. Çünkü Osmanlı artık emperyal özelliğini kaybetmiştir. Önce gayrimüslim sonra da Müslüman unsurların büyük kısmı bağımsızlık mücadelesine girmiştir. Türk milleti, Sevr ile Orta Anadolu'ya sıkıştırılmak istenmiştir.
Türk milleti, Gazi Mustafa Kemal Paşa liderliğinde Yunan işgali zilletine, İngiliz himayesi veya Amerikan mandası önerilerine karşı 'ya istiklal ya ölüm' dedi ve istiklalini kazandı. Millî Mücadeleyi vererek Sevr'i reddettik ve bağımsız Türkiye Cumhuriyetini ilan ettik.
Çağrı Bey'den Alp Arslan'a, Kutalmış oğlu Süleymanşah'tan Osman Gazi'ye, Fatih'ten Atatürk'e bu vatanı bize emanet eden büyüklerimize ve aziz şehitlerimize minnet ve şükran borçluyuz.