Genel olarak kabul gören bir tanıma göre 'Millet' ortak bir kültüre sahip, kesin olarak belirlenmiş bir toprağa bağlanmış, ortak bir geçmişi bulunan ve ortak bir gelecek tasavvuru olan ve de kendi kendini idare etme hakkı iddia eden bilinçli bir insan topluluğudur. Buradaki unsurlar şunlardır: ortak bir topluluk teşkil ettiğinin bilincinde olmak yani millet şuuru; ortak kültür, belirli bir toprak parçası veya vatan, ortak geçmiş, ortak gelecek tasavvuru ve kendi kendini idare etme bilinci yani milli irade.
'Millet Nedir?' sorusuna meşhur Renan'ın cevabı şudur: 'İnsan, ne ırkının, ne dilinin, ne de dininin, ne de nehirlerin izlediği yolun, ne de sıradağların yönünün eseridir. Sağlam duygulu ve sıcak kalpli insanların bir araya gelmesi manevî bir şuur yaratır ki, buna millet denir' 'Bir 'millet, tarihin derin karışıklıklarından hasıl olan manevi bir varlıktır, toprak şeklinin tayin ettiği muayyen bir grup değil, manevi bir ailedir. Bir millet bir ruhtur, manevi bir varlıktır- Bu ruhu, bu ananevi varlığı, hakikatte bir olan iki şey teşkil eder. Biri mazide, öteki haldedir. Biri, müşterek olarak zengin bir hatıralar mirasına konmadır. Öteki, bugünkü birlikte yaşama rızası, tüm olarak elde edilen mirası değerlendirmeye devam etme iradesidir.'
Türkçülüğün fikir babalarından Ziya Gökalp'in millet ve dolayısıyla milliyetçilik tanımı ise kültür ve terbiyeye istinat eder:
'Millet lisanca, dince, ahlakça ve bediiyatça müşterek olan, yani aynı terbiyeyi almış fertlerden mürekkep bulunan bir zümredir. Türk köylüsü onu 'dili dilime uyan, dini dinime uyan' diyerek tarif eder. Filhakika, bir adam kanca müşterek bulunduğu insanlardan ziyade, dilde ve dinde müşterek bulunduğu insanlarla beraber yaşamak ister. Çünkü, insanî şahsiyetimiz, bedenimizde değil, ruhumuzdadır.'
Kısacası, millet, tarih içinde yoğrulan ve ortak tarih, inanç, kültür ve dile dayalı sosyo-kültürel bir yapıyı ifade eder. Bu varlığın oluşumunda hangi unsurların ve ne derecede etkili olduğunu tarihî arka plan, bulunulan coğrafyanın stratejik konumu, uluslar arası konjonktür vb. faktörler belirler
'Millet' ve 'milliyetçilik' kavramları konusunda, birbirine zıt iki görüşün olduğunu biliyoruz. Bir görüşe göre millet ve milliyetçilik, modernitenin ürünü iken diğerine göre millet de milliyet duygusu da doğaldır ve moderniteden önce de vardır. Şurası muhakkak ki, tarih boyunca var olan bazı büyük milletler açısından millet olma hali, modernitenin ürünü değildir. Hiç şüphesiz modernleşme sürecinde oluşan pek çok millet de söz konusudur. Ancak milletlerin kökleri, derin tarihlerinde yatar.
'Milletleşme'den, olmuş bitmiş bir süreç olarak da bahsedemeyiz. Tarih içinde oluşan, gelişen ve değişen veya bir başka ifadeyle devamlılık içinde değişen yapılardan bahsediyoruz. Türkler, Çinliler, Yahudiler, Araplar gibi milletlerin, birbirlerinden çok farklı özellikler gösterse de uzun bir tarihe sahip oldukları malumdur.
Millet olmanın mahiyeti ve muhtevası, zamana ve zemine göre değişiklikler geçirmiştir. Sözgelimi, Göktürkler çağında Türk adıyla anılan topluluk, siyasî bir anlam taşıyorken o devletin tebaası içindeki Türk dili konuşan budunların farklı adları vardı. Bu, sonraki dönemlerde de devam etti. Ancak o devlete ve topluluklara dışarıdan bakanlar, onların kolektif/siyasi kimliğinin Türklük olduğunun farkındaydı. Onun içindir ki Çinliler onlara 'Tukyu' (Orhun Kitabeleri'ndeki Türük/Türk'ün muadili) derken Araplar da 'Etrak' (Türkler) diyordu. Onların Bilge Kağan gibi hükümdarları, Kaşgarlı Mahmut gibi bilginleri de bu ortak kimliğin, yani millet kimliğinin bilincindeydiler.
Milliyetçilik de modern anlamda olmasa da, bir millete mensubiyet, aidiyet, milletini sevme anlamında, tarihin en eski devirlerinden beri mevcuttur. Sanayi çağında ve Fransız devrimiyle birlikte, kitle eğitimi ve matbaanın da etkisiyle millî bilinç halk tabakalarına da yaygınlaşacaktır.
1990'larda estirilen küreselcilik rüzgarlarının iddiaları ve millî devletin ve tarihin sonu geldiği görüşleri yanlış çıkmıştır. Günümüzde millî devlet yapıları yeni şartlara intibak etmek suretiyle varlıklarını tahkim etmektedir. Milliyetçilik de bütün dünyada çeşitli şekilleriyle etkili olmaya devam etmektedir. Bizim milliyetçiliğimiz başka milletlere düşmanlık temelinde değil, milletimizi sevmek ve yüceltmek için çalışmak ekseninde şekillenmiştir. Dışlayıcı, etnikçi ve mezhepçi değil, farklılıklara saygı temelinde kapsayıcı ve bütünleştiricidir. Ortak tarih, ortak kültür ve ortak gelecek tasavvuruna dayanır.