Paris sessizdi!

Sanki bitmeyecek bir kitabın en heyecanlı bölümünü okuyordu. Eyfel kulesi uzaktan görünüyordu. Sen nehri Paris'i ikiye bölüyordu.

***

Rehberimiz:

- Çok duydum. Atatürk'ün, 'Nutuk' diye bir kitabı varmış.

- Okumanızı tavsiye ederim. Fransızcaya çevrildi. Başka dillere de.

- Kitabevlerine bakmam gerek. Neyi anlatıyor?

- Bu kitap Osmanlı devletinin son yıllarını, Milli mücadele ile Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşunu ve çağdaşlığa giden yolu anlatır. İçten ve dıştan gelecek tehlikelere karşı büyük rehberdir. Sonundaki Türk gençliğine hitabesi çok önemlidir. Kuvayı-ı Milliye'nin doğuşu; Türkiye Cumhuriyetinin bağımsızlığı, özgürlüğü ve uygarlaşma savaşı vardır bu kitapta.

- Kuvayı Milliye ne demek?

- Halk Kurtuluş ordusu yani milli kuvvetler demek.

- Osmanlı devleti?

- Türkiye Cumhuriyetinden önce tarihimizde yer almış büyük imparatorluğumuzdur. 700 yıl yaşamıştır. Kapitülasyonlardan hatırlarsın. Senin anlayacağın Osmanlı devleti dedemiz; Türkiye Cumhuriyeti babamızdır.

- Nutuk kitabını niye örnek gösteriliyor?

- Sömürge olan ulusların, bağımsızlıklarına kavuşmaları için.

- Bilmiyordum! Öğrendim.

- Biz de bir deyim vardır. Bilmemek ayıp değil, öğrenmemek ayıptır - diye.

- Güzelmiş!

***

Ana yemek önümüze konmuştu. Konuyu değiştirmek için rehberimize:

-Sarı Yelekliler hareketi nedir-dedim.

- Pahalılığı protesto ediyorlar. Milletvekillerine ihtiyaç yok diyorlar. Her konuyu internetten oylarız diyorlar. Parlamenter demokrasi yerine doğrudan demokrasi istiyorlar.

- Anladım. Jean Paul Sartre'nin mezarına da gidecek miyiz bugün?

- Program da yok ama dilerseniz götürürüm.

- Tek mezarda iki kişi diyorlar?

-Evet. Sartre'nin mezarına sevgilisi Simone De Beauvoir'in külleri de defin edildi. Ondan diyorlardır.

- Nazım Hikmet'in mezarına dökülen Vera'nın külleri gibi.

-Evet.

-Louvre Müzesine götürün siz bizi. Dünyanın en büyük müzesiymiş!

-Evet. 350 binden fazla eser var içerisinde.

- Okey.

***

Evet, yemeği bırakıp Paris'i seyre daldım. Sanki bitmeyecek bir kitabın en heyecanlı bölümünü okuyordu… Eyfel kulesi uzaktan görünüyordu. Sen nehri, herkes için akıyordu… Louvre Müzesi bizi bekliyordu…