O gece; aslında şerrin hayra dönüştüğü ve hesapların şaştığı gecedir...
O gece; Türk, Laz, Çerkes, Arnavut, Arap, Kürt, Acem, Gürcü ve Boşnak'ın, Atatürk'ün tanımını yaptığı "millet" kavramı içinde, demokrasi sevdasıyla bir büyük "milli direniş" sergilediği destansı gecedir...
O gece, bu milletin ülkeyi bekleyen tehlike karşında hiç tereddüt etmeden 'feraseti'ni ortaya koyup, yeniden tarihe geçtiği gecedir...
O gece; yürümekte zorlandığı halde elinde bayraklarla koşan dedeler ve nineler, karnı burnunda hamile kadınlar, kucaklarında çocuklarıyla ölüme meydan okuyan eşler, kiminin başı açık kiminin kapalı kızlar, sakallı sakalsız gençler ve aslan yürekli çocukların "tek yürek" olduğu gecedir...
O gece; hainler karşısında gösterdikleri kahramanlıklarla şahadet şerbetini içen yiğitlerin "destan" yazdığı gecedir...
O gece; "Milli Mücadele" yıllarında olduğu gibi gövdesini kurşunlara siper eden bir milletin, emperyalizme karşı direnişinin anıtlaştığı gecedir...
O gece; emperyalizmin "asker kılığı"ndaki gözü dönmüş uşaklarının; 'demokrasi mabedi' TBMM başta olmak üzere Cumhurbaşkanlığı Külliyesi, MİT ve Emniyet gibi özellikli yapılara kurşun yağdırması ve ülkenin önemli stratejik noktalarını teslim alması, devlet ve milletin her daim uyanık olması gerektiğini acı ve gözyaşıyla bir kere daha hatırlatan gecedir...
O gece; aslında milletin 'korkuyu ezdiği' ve "ölümü yendiği" gecedir...
Ve Allah'tan böyle bir gecenin bir daha yaşanmamasını ve ülke üzerine kalleş senaryoları bulunanlara fırsat vermemesini diliyorum...
Bu millet ne o geceyi ne de şehitlerini ve gazilerini unutacaktır...