Hayır, hep yazmak zorunda değiliz ama daima okumak zorundayız.
Okumak demek, her gün yenilenmek ve yaşadığının farkında olmak demektir.
Çünkü yaşamak demek, her gün şu yada bu şekilde doğmak demektir.
Gece yatağa girişimiz bir ölüm denemesidir. Sabahleyin ya kalkar yada kalkamayız.
Cahit Sıtkı Taracı;
' N'eylesin ölüm herkesin başında.
Uyudun uyanamadın olacak
Kim bilir nerde, nasıl, kaç yaşında?
Bir namazlık saltanatın olacak.
Taht misali o musalla taşında.' Demiştir.
Musalla taşındaki son saltanatımıza kadar yaşıyor olabilmemiz için okumak zorundayız.
Dünyada en az okuyan milletler arasında yer almamız üzücü ve utandırıcıdır. Bu milletin kahır ekseriyetinin mensubu bulunduğu dinin ilk emri, 'OKU' olmasına rağmen okumuyoruz.
Aklıma gelmişken söyleyeyim, bizler mensubu bulunduğumuz dinin emirlerini ne kadar yerine getiriyoruz ki, 'oku' emrini de yerine getirmiş olalım.
Bütün bunları bizlere hatırlatacak şeyler de okumakla elde edilir.
Yazmak bir görev olduğu kadar aynı zamanda da bir sorumluluktur.
Dileriz ki, bunun bilincinde yazalım.
Kırk beş yıllık yazı hayatımın yaklaşık 22-23 yılı yerel ve ulusal basında köşe yazarlığı ile geçmiştir. Bu kırk beş yıl içinde de 25(yirmi beş) kitabım yayımlanmıştır.
Kırk beş yıllık yazı hayatımda bilerek dinime ve milletime zarar verecek hiçbir şey yazmadım. Yazılarımda, ' kötülüğü iyilikle def et' ilahi düsturu ile hareket etmeye çalıştım. Bunun için de arkadaşlar, 'suya- sabuna dokunmadan yazıyorsun' siteminde bulunurlar. Hayır, bu bir yöntem tercihi olduğunu düşünüyorum. Farklı da olabilir. Ama ben bu tarzı tercih ediyorum.
Yazmayı okumak kadar önemsiyorum.
Sağlığım elverdiği oranda yazmaya devam edeceğim. Okuyucularımdan sağlığım için de ayrıca hayır dua bekliyorum….Selam ve dua [email protected]