Kim üstüne alınacak bilmiyorum...
Yarası olan gocunsun varsın!..
Öyküyü okuyan herkesin kafasında, Kime? diye
bir soru işareti olacak ve bir adres bulunacaktır mutlaka...
O yüzden, kim ne anlamak istiyorsa, öyle olsun!..
Bugünkü öykü işte böyle ulu orta..

* * *

Dünyanın bir köşesinde, zamanın birinde çok güzel büyük bir orman varmış. Bu ormanda her türden canlı barış içinde yaşarmış. Allahın nimetlerinden ihtiyaçları ölçüsünde faydalanır, şükrederlermiş...
Bir zaman sonra aç gözlü bazı yaratıklar birleşerek güzelim ormanı talan etmeye başlamışlar. Orman sakinleri bu talan karşısında direnmişler. Ancak, ellerinde birkaç tepecik kalmış ve barış imzalamışlar. Bu tepelerde ihtiyaçlarını karşılayacak ölçüde yiyecek içecek bulabiliyorlarmış. Meyveler, verimli ağaçlar gür ve büyükmüş. Yağmurlar düzenli yağar, mevsimler güzel geçermiş. Yağmur, güneş ve verimli toprak; bitki ve meyvelerin büyümesi için de doğal, en güzel ortamı oluşturuyormuş.

Bir gün ormanda bir çoban ortaya çıkmış. Birkaç tane keçisi varmış. Zamanla keçiler çoğalmışlar. Tabii ki keçi etini seven kurtlar da çoğalmış. Ormandaki bitkilerin, meyvelerin taze sürgünlerini yemeye başlamışlar. Mevsimler yine güzel geçmiş, yağmurlar yine düzenli yağmış ama bitkiler bodur büyümüşler. Meyveler yabani meyveye dönüşmüşler.

Orman sakinlerinin huzuru bozulmuş, kendi aralarında sert tartışmalar yapmışlar, gruplara ayrılmışlar. Hatta, birbirlerine zarar vermeye başlamışlar. Sonunda içlerinden birkaç kişi çobana gitmiş ve keçilerini ormandan çıkarmasını istemişler.

Çoban, orman arkadaşlarının dileğini yerine getirmemiş. Çünkü keçiler, diğerlerinin yanında ona üstünlük sağlıyormuş. Kurtlar, çobanı korumaya almışlar. Kurtların, çobanın keçilerine, dolayısıyla çobana ihtiyaçları varmış. Bir gün çobanı, ormana başkan yapmaya karar vermişler. Çoban bu hizmete talip olmuş.

Yüksekçe bir kütüğün üstüne çıkan çoban, toplanan orman ahalisine şöyle söylenmiş:
Sevgili orman arkadaşlarım!.. Canlarım!.. Ciğerlerim!.. Sevgili tavşanım, benim kurbağam, benim tosbağam, güzel sesli kargalarım!.. Ben sizin hakkınızı kimseye yedirmem. Sizleri çok severim. Sizler benim her şeyimsiniz. Bakın şu yamaçtaki ardıç çalıları yoktu. Onları ben yetiştirdim ben. Sizler için her şeyi yaparım. Önümüzdeki 150 yıl içinde daha birçok şeyler yapacağız. Mutluluk ve refah içinde yaşayacağız. Dedikodulara sakın inanmayın. Benim canlarım, ciğerlerim, vatandaşlarım!..

Orman sakinleri, bu sözler karşısında keçileri, kurtları unutmuşlar, tatlı tatlı hayallere dalmışlar. Çok güzel hitap eden çobanın söyledikleriyle hepsi sanki efsunlanmış. Çobanın verdiği zararı kimse aklına getirmemiş.

Ama, içlerinden birileri bunun farkındaymış ve etrafına şöyle fısıldamış,Keşke hiçbir şey yapmasaydın da huzurumuz olsaydı demiş...

* * *

Bugününüz dünden daha iyi olsun. Mutlu ve huzurlu günler dileğiyle...