Şiirler yazıyor.

Şiirler söylüyor.

'Hocam şiirim nasıl olmuş?' diyor.

Soruyor, sorguluyor!

'Şair olmaya adayım.' – diyor.

Naçizane bendeniz bunu diyemiyorum!

***

Dilim döndüğünce söylüyorum.

Diyorum ki:

'Şiirine kelime ile dizen ile başlarsın. Esas iş imgededir. Şiir eşittir imge, imge eşittir çağrışımdır. Çağrışım dizelerde, giderek şiirde verilmelidir. Çünkü İmge bilincin önünde gider. Şiir her şeyden önce bir dildir. Kendi dilimizi, Türkçemizi herkesten fazla bil. İyi bir dize şiirin bütünlüğüne katılmalıdır ki has şiir ortaya çıksın. Nasıl ki! Şiir okurken ürperiyorsam, bu duyguya kapılıyorsam anlarım ki iyi bir şiir okuyorum. Sende de bu olmalı.

Şiirinde (Biçim / Söylev- dil; içerik / içeriğin niteliği) manifestonda uygulama kurallarının başında olsun. Estetik kaygın en üstte olsun. Okur şiirden ne bekliyor bu soruyu cevaplamalısın. Çünkü şiir toplumun duygularına tercümandır.'

'Tiyatro gibi mi?'

'Tiyatro ufkunun da ötesine gider gibi… İmgen güçlü olacak ve şiirinde mutlaka biçim, içerik ve tavrın çok nitelikli olacak. Bunlar olmuyorsa bil ki şiir yazmanın başındasın. Şiirin ham kalır. Cılız kalır. Okunmaz. Ya da az okunur. İyi bir şiir için sıralayacak olursam imgelerle, kelimelerle, dize içindeki musiki ritimle, imgeler arasındaki anlamlı birliktelikle, anlamlı içerik ve biçimle, şiirinde verdiğin çağrışım ile yazacaksın. Kelimeleri, imgelerinle kuracağın şiirde estetik düzeyi en üstte tutacaksın. Ondan sonra HAS şiire ulaşmaya başlayabilirsin…'

***

Evet, şair olmaya aday!

Şiirler yazıyor, şiirler söylüyor.

Yazdığı şiiri gösteriyor.

Okuyorum.

'Güzel olmuş ama daha iyisini yazabilirsin.' - diyorum.

Hayatta ki en büyük hayalini soruyorum.

Anlatıyor…

Dinliyorum.