Herkese merhabalar, bugünkü yazımda son zamanlarda sosyal medyada, basında, sokakta sıklıkla karşılaştığımız mülteci sorununu, sizlere kendi bakış açımdan aktarmaya çalışacağım.
Her daim ateş çemberi olan Orta Doğu'da savaşlar ve iç karışıklıklar maalesef hiç eksik olmuyor. ABD'nin 2003 yılında Irak'ı işgalinin ardından Arap Baharı ile son basamağı olan Suriye'deki iç savaş, cennet ülkemizi mülteci akınına uğrattı. Hem İslam hem de Türk gelenek ve göreneklerini her zaman yaşatan bir millet olarak Suriye'den gelen göç dalgalarına her zaman olumlu karşılık verdik. Yapmamız gereken de buydu. Suriye'ye; Rusya, ABD, İran, Çin'in de müdahil olması ve ardından yaşanan olaylar… Milyonlarca kadın ve çocuk adeta bir ateş çemberinin içine bırakmıştır.
Önce Hatay ve çevresinde kamplar kurulmuş daha sonra kamplar yetersiz kalınca mülteciler tüm illere dağıtılmıştı. Zaten ne olduysa bundan sonra olmaya başlamıştı. Kültürel farklılığımızın yanı sıra Suriye'den gelen mültecilerin misafir olduklarını unutması, isimlerinin birçok asayiş olayında geçmesi toplumu rahatsız etmeye, germeye başladı. Yapmış olduğumuz programlarda, insanlar mültecilere verilen sosyal ekonomik hakların fazla olduğunu mikrofonlarda dile getiriyor. Geçirmiş olduğumuz Ramazan Bayramı'nda ülkelerine tatil için giden mültecilerin tatilin ardından geri dönmeleri sizce de kaygı verici değil mi?
Biz onları savaştan korumak istedik ve bu nedenle ülkemizin kapılarını açmadık mı? Eğer ülkede savaş bitti ise neden devlet gereğini yapmıyor? Son yıllarda yüksek oranda gayrimenkul satın almaları bana endişe veriyor. Bence artık kendilerini misafir yerine koymaktan çok ev sahibi sanıyorlar. Devlet sokağa inip milletin sorununu kendi halkıyla konuşup, halkın bu serzenişine karşı gereken önlemleri almalıdır. Yoksa ilerleyen yıllarda Türkiye'nin sorunları arasına mülteciler de girecektir. Bizden hatırlatması... Kalın sağlıcakla. Bugününüzün yarınınızdan güzel olması dileğiyle...