Sosyal Hizmetler Yaşar Doğu Toplum Merkezinde
eğitim gören ailelerle piknik düzenlenmesi,
insanların birbirleriyle kaynaşmasına
yönelik bir etkinlikti...
Kadınlardan bir kısmı, çocuklarını da alıp,
eski Sağlık Kampının bulunduğu
alanda neşeli bir piknik yapacaktı...
Dün saatte 40 kilometre hızla esen
bir rüzgar, Karadenizi
daha da hırçınlaştırmıştı...
Denizin o halini gören aklı başında bir insan,
denize girse bile temkinli davranırdı...
Dün aklı başında olmayan
çocuklar denize girmişti ama
büyükler ve yetkililer,
boğulma riskinin yüksek olduğu
bir ortamda suya girilmesine
nasıl izin vermişlerdi?..
Buna kader diyebilir miyiz?..
Oysa peygamberimiz Önce tedbir, sonra tevekkül
dememiş miydi?..
Ortada tedbir diye bir şey olmadığı
belli...
Herkesin basireti bağlanmış sanki...
Hiç kimse denize giren çocukları uyarmıyor...
Sonrasında 5 çocuk
akıntıya kapılıyor. Bu çocuklardan 2si kurtarılamadı, biri halen
bulunamadı. Diğer iki çocuğumuz ise
hastanede...
Ateş düştüğü yeri yakar...
Daha hayatın başında,
güzellikleri yaşayamadan böylesine
genç ölümleri kabullenmek kolay mı?..
Acıların en büyüğüdür evlat acısı...
Dün iyi niyetle başlatılan
pikniğin sonucunun böyle olacağı
akıllara gelmezdi...
Ancak, akıllara gelmeyen bir başka şey de
sorumluluktu...
Ve bunun bedeli ağır oldu...
Valiliğin müfettiş istemesi ya da
pikniğin izin alınmadan düzenlendiğinin ifade edilmesi
neye yarar?..
Hangi ceza yavruları
yeniden sevdiklerine kavuşturabilir ki?..
Evlatlarını kaybeden ailelere Allahtan sabır,
tedavi gören çocuklarımıza acil şifa diliyorum...