n
n n Dünyada bir iklim dengesizliğidir aldı başını gidiyor. “Herkese gücü yettiğini büyük bir gururla göstermeye çalışan Amerika Birleşik Devletleri bile doğa annenin hışmından nasibini aldı. Sandy kasırgasıyla şöyle bir kulakları çekiliverdi işte. Dünyanın da bir can taşıdığını anlar, umarız kendi işlerine bakarlar artık.” diyebilirdik, suçsuz ve masumlar hayatını kaybetmiş olmasaydı. Her yerde olduğu gibi, orada da manzara aynıydı, gücü ve parası olanlara yine bir şey olmadı, diğerleri saatlerce benzin kuyruğunda bekledi, çocuklarını ısıtmak için battaniyelerine sardı. Oysa, gücü elinde bulunduran sözüm ona liderler vatandaşlarından sömürdükleri vergilerle; doğa anneye saygılı, anlamlı bir hayat üzerine kursaydı kentleri, kimseciklere bir şeyler olmazdı. Neresi olursa olsun, ulaştığımız teknolojiyle insanların hayatlarını kaybetmesine gözyummak acı verici ve umut kırıcı.
n n Acı verici; çünkü onlar da tıpkı bizim gibi insan sıfatıyla yaşam mücadelesi veriyor. Umut kırıcı; çünkü sözüm ona medeniyiz, doğaya uyum konusunda on binlerce yıl öncesinin bir hayli gerisindeyiz. Tek yaşam alanımızın yeryüzü olduğunu hep unutuyoruz. Yüzlerce kat, biçimsiz binalardan bir göz ev edinebilmek için ömrümüzün yıllarını harcıyoruz. Sahip olduğumuzda kendimizi şanslı sandığımız ucube bir yaşam biçimi… Bedenlerimizi; bizimle aynı molekülleri taşıyan topraktan koparıp ondan olabildiğince uzağa, yüzlerce metre yukarıya yerleştiriyoruz. Aşağılık komplekslerimizi kaşıyan reklamlara inat, bulutlara başımızı değdirebilmek için belki de. Modern hayatın dayattığı zorunluluklarla gözümüz öylesine kamaşmış ki, bunca doğal afete rağmen, yeryüzünün hareketli bir dokusu olduğunu henüz kavramış değiliz. Duvarları sağlam gibi görünen binalarımızı nereye dikersek, orada binlerce yıl kalacakmışız hissiyatını bir kenara bırakamıyoruz. Biricik yaşam alanımızı, dünyayı hiç tanımıyoruz. Deprem hareketleri, yerin binlerce kilometre altında bulunan magma tabakası… Coğrafya derslerinde bir iki görüyoruz, başımızdan savuşturuyoruz. Sanki derslerde gördüğümüz yer küre başka, biz başka bir şeyin üzerindeymişiz gibi…
n n Tarih boyunca dünyanın başına gelen doğal afetlerden bihaberiz. Büyük çoğunluğu bilim adamlarının tahminlerinden ibaret. Bu konuda araştırma yapanlar da birbirinden kopuk. Ürün pazarlama konusunda küreselleşmeden son damlasına kadar yararlanan dünya, insanlığın varlığı için ortak bir bilimsel platform oluşturamadı daha. Çalışmaların ve uygulamaların dünya genelinde yasallaştırılmasına ise hiç değinmeyelim en iyisi. Şurası bir gerçek ki, dünya silah pazarına ayrılan bütçenin belki de binde biriyle bu araştırmalar yürütülebileceği gibi, doğaya uyumlu bir hayat yapılandırmak için de herkese yetecek bütçe sağlanabilir. Tabi bu, beynimizde hangi düşünceyi taşıdığımıza da bağlı. Esenliğimizin başkalarının da esenliğine bağlı olduğunu göremiyorsak söylenecek fazla bir şey yok. Eminim benden önce de bunları söylemiş, hatta son söz olarak söylemişler bile vardır. Naçizane, ben de kendimi biraz akıllı sayıyorum ya… Kusuruma bakmayın. Ama işte, takıntı yaptım bir kere. Hele de bir şeyler izleyip okuyunca, insan ister istemez düşünüyor, sorguluyor. Haberlerde görüyorsunuz, canınız sıkılıyor. Bu kadar kan revan içinde bir dünya, doğal afetlerde ölen insanlar… İki zıt kutup. İkisinde de bedelini arada kalanlar ödüyor. Başka türlü de olabileceği düşüncesi insanın içini kavuruyor. Bir şeyler ters, üstelik de yanlış kriterlerin üzerine kurulmuş. Görüntüde her şey var; ama nitelik olarak insanlık yerlerde sürünüyor.
n n Doğa annemiz, bağrına dönen ve ebedi uykusuna yatan çocuklarını gördükçe daha bir kızıyor. Küresel ısınmayla, depremlerle ve daha büyük doğal afetlerle de cezalandırılacağımız bir gerçek. İşe o zaman, o çok güvendiğimiz rezidans evlerimizde bile güvende olamayacağız.
n n
n n ULTREYA.
n n
n n
n