Esnaflıkta iki yakası
biraraya
gelemeyenlerin
çoğu, Ali nin külahını Veli ye,
Veli nin külahını Ali ye
giydirmeye çalışırken;
ayakları dolanan
tiplerdir...
Verdiği sözü tutmayan,
yalan ve düzenbazlıkla
günü kurtarmaya
çalışan ve başka insanların da canını
yakan böylelerinin;
uzun soluklu
olarak piyasada tutunması
mümkün mü?..
Bugün sizlerle söz vermek üzerine
yazılmış,
Ustanın dersi
adlı öykümü
paylaşmak istiyorum...


* * *
Marangoz Kemal,
dükkanda
her sabahki gibi
çıraklarıyla
kahvaltı yapıyor,
hem de işleri
konuşuyordu...
12 katlı bir apartmanın
kapı işini
almıştı. Taahhüt ettiği işi
zamanında bitirmeliydi. O yüzden de Söz vermek namustur
dedi...
Kemal Usta, bu sırada
yeni çıraklardan
Rıdvan ın alaycı
gülümsemesini görmüştü. Sessiz kaldı ve
Söz vermeyi, Hz. Ali namus olarak
görür. Söz vermek, çek ve senetten daha önemlidir
dedi ve sofra duasını yaptı.
Kahvaltı sofrasını kaldırma ve
bulaşıkları yıkama sırası,
yeni çırak Rıdvan la
onun mahalleden de arkadaşı
olan Şakir deydi.
Rıdvan, bir yandan bulaşıkları yıkıyor,
diğer yandan da Kemal Usta yı çekiştirmeye kalkışıyordu. Şakir, ustasının sağlam karakterli
dürüst biri olduğunu anlattı. Bütün kerestecilerin,
Kemal Usta nın bir telefonu ile istediği
miktarda mal gönderdiğini,
karşılığında da çek senet istemediklerini söyledi. Hatta, bir keresinde
işleri iyi gitmemişti de borçlu olduğu
Keresteci İhsan a otomobini satarak parasını ödemişti. Oysa İhsan, ondan
parasını bile istememişti.

Arkadaşının anlattıkları, Rıdvan ın bir kulağından
girip, öbür kulağından çıkıyordu. Bu zamanda baba, oğluna mal verirken
çek-senet alıyor ya diyerek, verilen sözlere inanmadığını kaydetti. Bulaşıklar yıkanmıştı. İkisi de atölyeye geçip,
işlerine döndü. Müthiş bir çalışma vardı.
Kemal Usta, işlerin hatasız çıkması için
çırakların başından hiç ayrılmıyordu.

Ertesi gün olmuştu. İşlerin hızla yapılması
Kemal Usta yı mutlu ediyordu. Söz vermek önemli dedi
Kemal Usta. Benim müteahhide bir sözüm var,
şimdi de size bir söz veriyorum. İş bitiminde herkese
prim dağıtacağım.

İnşaatta birkaç günlük iş kalmıştı. Müteahhit Yılmaz Bey,
aralarında hiçbir sözleşme olmayan Kemal Usta nın bu mertliğine ve çalışkanlığına hayrandı.
Kemal Usta ya, İş bitince paranı peşin vereceğim dedi.

O gün gelip çatmıştı. Çıraklar da heyecanlıydı. Hem aylık ücretlerini hem de primlerini alacaklardı. Kahvaltı sofrası neşe içinde hazırlandı. Ancak, Kemal Usta gelmemişti. Oysa en erken
o gelir idi. İşçiler, Kemal Usta yı beklerken,
Rıdvan, Şakir e Bu adam gelmez görür de bakarsın. Para verecek ya diye
fısıldadı. Bu arada, işyerinin telefonu çaldı. Kalfa İmdat,
Kemal Usta nın odasına girdi. İşçiler, sadece Alo alo alo diyen İmdat ın sesini duydu. İmdat hiç konuşmadan
telefonu kapattı. Ağlayarak, kahvaltı masasına doğru yürüdü. Kemal Usta ölmüş diyebildi. Bütün çalışanlar adeta yıkılmıştı. Ama içlerinde
prim alamayacağı endişesini yaşayanlar da yok değildi. Başta
Rıdvan dı. Yüksek sesle düşüncelerini açıklamaktan çekindi. Kendi kendine,
Zaten vermeyecekti diye söylendi.

İşyerine komşu esnaf
başsağlığına geliyordu. Hepsi de Kemal Usta nın,
sözünün eri, mert insan olduğunu
anlattı. Cenaze yarın kalkacaktı.

Akşam üzerine doğru Kemal Usta nın oğlu Umut, işyerine geldi. İmdat a
işçileri toplamasını istedi. İşçiler, yüzünü pek nadir gördükleri
Umut un ne diyeceğini merak ediyorlardı. Umut, Hepimizin başı sağolsun diyerek söze başladı. Ağlamamak için kendini zor tutuyordu. Yarın cenaze kalkacak dedi. Babam, bize sözün namus olduğunu öğretti. Size borcunu ya da ne söz verdiğini bilmiyorum.
Babamın bu sözünü yerine getirmek için ne gerekirse yaparım dedi
ve bir çanta parayı kalfa İmdat a bıraktı. 30 yıldır babasının yanında çalışan kalfa İmdat a,
sıkı sıkı tembih edip, sakın haksızlık olmasın diyerek işyerinden ayrıldı.

Müteahhit Yılmaz, işin teslim gününde
söz verdiği
parayı, Kemal Usta nın oğlu Umut a teslim etmişti. Yoksa Umut un bu parayı
verecek maddi gücü yoktu. Ama babasının verdiği sözü yerine getirmek için
evindeki tabağı bile satabilirdi.

Kalfa İmdat, Kemal Usta nın odasındaydı. İşçileri, tek tek çağırıp,
aylık ücretlerle birlikte primi dağıtıyordu. En son sırada Rıdvan vardı. İlk kez Kemal Usta nın
odasına giriyordu. İmdat tan parasını aldı. O sırada parasını sayarken, gözü duvarda asılı bulunan
çerçeve içindeki yazıya takıldı: Söz vermek namustur

Aradan yıllar geçti. Rıdvan, mobilya imalathanesi açmıştı. İşleri de iyiydi. Bir gün ziyaretine
kalfa İmdat geldi. Rıdvan, onu büyük bir saygıyla karşılayarak,
odasına aldı. Muhteşem bir
odaydı. İmdat, odayı hayranlıkla izlerken,
duvardaki çerçeve gözüne ilişti. Söz vermek namustur yazıyordu.

İmdat, Çırak diye takıldı. O gün Kemal Usta ya gülümsemiştin. Usta, seni gördüğü halde
bir şey dememişti. Gerçekten de görmüş müydü? diye sordu Rıdvan... İmdat, başıyla onayladığında
Rıdvan kahrolmuştu. Çünkü, Kemal Usta, hiçbir zaman ona Niye gülümsedin dememişti. Ama aynı hassasiyeti
kendisi gösterememişti. Söz vermek namustur dediği bir gün, gülümseyen
işçisini işten atmıştı. Yıllar sonra öğrendiği bu gerçekle,
ustasından bir ders daha almıştı.

* *

Bugününüz dünden daha iyi olsun. Sağlıklı ve huzurlu günler dileğiyle...