Bizi biz yapan ve farklı kılan
değerleri kaybettikçe,
herkes birbirine benzer oldu...
Adam sendecilik
almış başına gidiyor...
Duyarlı insanların
sayısı giderek azalırken,
toplumun onlara bakış açısı da neredeyse suçlu gibi...
Başka işin yok mu be adam?...
Sonra, öküzün altında buzağı aramalar...
Ancak, ilahi adalet dengeyi öyle bir kuruyor ki,
ders alabilenler dün suçlu gibi baktıkları
insanların saflarında yer alabiliyor...
İlla ki yaşamak mı lazım?..
Yaşayanları dinlemek,bir tecrübe değil mi?..
Ahmet Ünal Çam,öyküsünde öyle bir
ders veriyor ki, Allahım düşmanıma bile
göstermesin diyorum...
* * *

Taksisi ile cadde ışıkları altında yol alıyordu. İki-üç müşteri daha bulursam eve dönüp uyuyacağım diye düşündü, yorgundu. Taksisine bir an sevgiyle baktı, mırıldandı: Ekmek teknem... Gözü önce yolda sızmış bir sarhoşa, sonra da çöpleri karıştıran birine takıldı. Kendisini kıyasladı, sevindi; iyisin, iyisin!. .

Saatine baktı, bir of çekti; Bir müşteri çıksa artık, boşa dolanıp duruyorum. Ertesi gün abisine gidecekti, erken kalkacağı için, evine erken dönmek istiyordu. Fakat, her şey insanın istediği gibi gitmiyordu ki... İçinde hafif bir öfke ile abisini düşündü; Ah abi!.. Bırakmadın şu kumarı, borçlanırsan tabii yakana yapışır tefeciler.

Bir daha derinden of çekti, Gerçi parayı bu gün bul diyordun ama olmadı; sabah borç-harç parayı bulup seni tefecilerden kurtaracağım ama böyle devam edersen beni de yakacaksın, aileni de !..
Tam böyle düşüncelere dalmışken tali yoldan çıkan bir adamın el salladığını gördü, sevindi. Taksisiyle hemen adamın önünde durdu. Adam taksiye bindi ve telaşla anlatmaya başladı; Lütfen acele edin, şu ara sokakta...Taksici rahatsızlanan birini alacaklarını zannetti ama adam konuşmaya devam ettikçe canı sıkıldı; Aman Allahım, korkunç bir şey!.. Adamı dört yerinden bıçaklamışlar. Adam neredeyse kan kaybından ölecek. Kimse yardım etmiyor, herkes toplanmış seyrediyor. Ne kadar duygusuz, umursamaz bir toplum olduk, seyrediyorlar!. .

Taksicinin canı daha çok sıkıldı; Arabam kan içinde kalacak diye düşündü. Diğer adam devam ediyordu; Hele iki araba yaralıyı almayınca şok oldum, hâlâ inanamıyorum. Düşünebiliyor musunuz? Bir adam kan kaybından ölmek üzere ve iki araba gaza basıp gidiyor. Düşündükçe deli oluyorum. Hah geldik, yaralı olan şu kalabalığın içinde... Taksici yumuşak bir sesle, Hadi siz yaralıyı getirin, ben de arabanın yönünü çevireyim de vakit kaybı olmasın... Tamam diyerek adam indi, kalabalığın arasına koştu, bağırdı; Açılın, açılın taksi geldi... Ama, daha yaralının yanına varmadan uzaklaşan araba sesiyle irkildi, hızla döndü; plakası görünmesin diye ışıklarını söndürmüş halde taksinin hızla uzaklaştığını gördü. İçinde bir şeylerin koptuğunu hissetti, ağlar gibi bir sesle inledi; Yarabbim!. . Yarabbim!. . Ne oldu bize, ne oldu?.. Olduğu yere ümitsizce çömeldi.

Taksici dikiz aynasından geriye son bir kez baktı; bağrışmalara, küfürlere aldırmadan tekrar gaza bastı. Bana ne yav, işin yoksa yaralıyı al, arabayı kirlet. . . Başka taksi mi yok? Nasıl olsa şimdi bir tane bulurlar.
Vicdanını da susturduktan sonra cebinden çıkardığı yabancı sigaradan bir tane yaktı. Sonra kendince bir espri yaptı; Hem işin ne ta buralarda? Rica etseydin katillerden seni hastane önünde filan bıçaklasalardı. Gözü elindeki sigaraya takıldı; Ulan biz hakikaten geri kalmış ülkeyiz be, adamlar kendi ülkelerinde çoğu mekanda yasaklıyorlar bu mereti, bizim yasaklamamıza müsaade etmiyorlar. Eee onlarda haklı, kendi insanları gözünü açmış, biz de akıllanırsak nereye satacaklar? Ulan, sigaralar bu kadar pahalıyken tarlada domatesini bin liraya satamayanlar varmış. Sonra keyifle bir nefes daha çekti, İç aslanım, iç Amerikaya senin de katkın olsun.

El sallayan bir müşteri görünce düşüncelerinden sıyrıldı. Hah müşteri dediğin böyle kılığı düzgün olacak, bahşiş bile bırakır.

Taksici o gece bir süre daha çalıştıktan sonra evinin yolunu tuttu. İçi huzur dolu evine yaklaşmıştı ki evinin önündeki kalabalığı görünce meraklandı, arabasını garaja çekip daha sonra ne olduğunu öğrenmek istedi ama bir komşusu onu durdurdu:
- İstersen arabayı yerleştirme, lazım olabilir.
Şaşkın indi, kapının önünde ağlaşan hanımı ve çocuklarına yaklaştı:
- Ne oluyor?
Hanımı ağlayarak boynuna sarıldı:
- Abin öldü...
Baştan aşağı titredi:
- Abim mi?.. Nasıl?
- Bıçaklamışlar, kan kaybından ölmüş.
Taksicinin içi korkuyla sarsıldı:
- Nerede, ne zaman?
Karısının cevabıyla yıkıldı. Gözünde farlarını kapatarak kaçtığı sokak ve kalabalık canlandı; kalabalığın içinden kanlar içinde tanıdık bir yüzün kendisine baktığını görür gibi oldu. Baygın yere yığıldı.
* * *
Bugününüz dünden daha iyi olsun. Mutlu ve sağlıklı günler dileğiyle...