Atatürk'ün gençliğimize armağan ettiği müthiş günün 100ncü yıl dönümü yaklaşırken gençliğimizin bu durumun çok da ayırdında olmadığını görmek gerçekten üzüntü verici. Elbette eskinin bayram coşkusundan, haftalar süren hazırlıklardan, gelenekselleşen yürüyüşler ve stat kutlamalarından kopmuş bir gençliğe tekrar o bilinci vermek zor.

Geçen Pazar günü akşamı, televizyonda Coğrafya bilimcilerinin katıldığı bir program izledim. Coğrafya biliminin öneminden ve aslında sandığımızdan çok daha büyük bir alana hitap ettiğinden bahsettiler. Programın tümü ilginçti, ama en ürkütücü kısmı, gençlerin özellikle ilk ve orta öğretimde pek çok ana bilim dalından uzaklaştırıldığının konuşulduğu dakikalardı. Bakın bunu ben söylemiyorum, Türkiye'nin çok önemli öğretim görevlileri, profesörleri yaygın bir medya kanalında söylüyorlar. Daha da vahimini üzerine basa basa söylüyorlar ki, bu gençliğin eğitiminde hayati öneme sahip ana dalların pek çoğu seçmeli ders haline getirilmeye çalışılıyor!

Uygulayarak öğrenen, sorgulayan gençlikten gittikçe uzaklaşıyoruz artık. Bizim ilkokul öğretmenimiz her gün bir gazete haberini okuyup sınıfta anlatmamızı isterdi. Deneyler yapardık, matematik sorularını çözmenin yarısı o soruyu anlamaktı ki öğretmenlerimiz önce bize soruyu anlattırırlardı. Bunlardan neden vazgeçildi? Nasıl bir gençlik hedefliyoruz?

Bugün gençlerimiz okumuyor ve okuduğunu da anlamıyor. Test ağırlıklı ezber eğitimi çocukların beyinlerini süngerleştirdi. Hayatı yorumlayamayan gençlik artık bunun da peşini bırakıp, onu olduğu gibi yaşamayı seçti. Sokaklardaki, köşe başlarındaki gençliğe bakın. Sigara içmek aralarında adeta bir statü simgesi. On beşine bile varmamış kızlarımız, yetişkin kadınlar gibi makyaj yapıp, saçlarını yaptırıp, onlar gibi giyiniyorlar. Çocukluklarını yaşamayı tercih etmeyip, hem artık sokaklar da, parklar da ellerinden alınıp her taraf betona gömüldüğü için oyun evresini de tez elden atlayıp, diziler ve medya da onların bu yönelimlerine çokça kapı araladığından, bir an önce büyümeyi (!) seçiyorlar.

Yeter! Ama artık yeter. Bu gidiş nereye Allah aşkına?

*

Samsun Sinema Topluluğu olarak 56lar'daki Siyah Beyaz Cafe'de her Çarşamba yaptığımız film gösterimlerinin bu haftaki programı, Frank Oz imzalı, 1988 tarihli Kirli, Çürük ve Adi. 15 Mayıs Çarşamba akşamı, 19.30'da. Fırat Tarhan arkadaşımız sunacak. Tüm sinemaseverleri bekleriz. Ayrıca, Samsun'un ilk sinema dergisi olan, topluluğumuz yayını SineSamsun'un ikinci sayısı da çıktı. Gösterimlerimizde dergimizden de edinebilirsiniz. Tüm faaliyetlerimiz gibi dergimiz de ücretsiz dağıtılmaktadır.

Samsun'da sanat var!