Şu son bir hafta öyle tuhaf bir iklimin içine girdik ki; gündüzleri yakıcı bir sıcak ve ikindiye doğru kararan bulutlar ve sonrasında da sağanak yağmur. Bu sıcaklarla gelen Karadeniz'in klasik nemi insanın içine kadar işliyor ve nefes alamıyoruz. Evet, işyerinde de, evde de pencereleri dibine kadar açmamıza rağmen hem de, serinleyemiyoruz.
Öyle kötü bir imar düzenimiz var ki, apartmanlar iç içe, bir sahil kenti böyle mi şehirleşir? Binalar denizin önünü kesip o yönden gelecek esintinin bize ulaşmasını engelliyor. Doğru bir sahil yerleşiminde bu esintilerin içlere taşınacağı koridorlar olur. Bizdeyse bina üstüne bina var. Yeşil alan Hak getire!
Bir inşaat mühendisi olmama rağmen bina görmekten bıktım inanın. Yeter artık bu hırs. Hep daha sıkışık, hep daha yüksek; elbirliğiyle öldürdük, öldürmeye de devam ediyoruz güzelim kenti. Sanki müthiş olanaklara sahipmiş gibi giderek lüzumsuz derecede kalabalıklaşan bir şehir oldu Samsun. Buna bir el atılmalı. Bu tür sorunları ele alarak belediyelerimize yardımcı olabilecek, yetkili kent konseylerimiz olsun. Hatta her bir mahallenin bunu dizginleyecek alt konseyleri, kurulları olsun. Ne kadar memnunsunuz şu gidişattan? Eski Samsun'u bir gıdım özlemiyor musunuz? Denizle iç içe yaşadığımız, bolca piknik alanı, çocuklar için oyun alanı, bahçeler olan Samsun'u tümden mi kaybedelim?
*
Samsun Sinema Topluluğu olarak 56lar'daki Siyah Beyaz Cafe'de her Çarşamba yaptığımız film gösterimlerinin bu haftaki programı, kısa film seçkisinden oluşmakta. Bu seçki sürpriz olsun. Ama en azından Samsun'da yaşayan kısa filmcilerin eserlerine de yer vereceğimizi söyleyebilirim. Yönetmenlerin de katılımıyla, 19 Haziran Çarşamba akşamı, 19.30'da.
Samsun'da sanat var. En azından…