Bir devletin, milletinin istikbaline dair maksadını ve hedeflerini tanzim eden birinci derecedeki müessesesi, Millî Eğitim Bakanlığı'dır.
23 Ekim 2018 tarihinde, Millî Eğitim Bakanı tarafından açıklanan ve başlığında F(ı)ransızca bir kelime olan 'vizyon', aslında, 'hedef' kelimesiyle ifade edilmeliydi. 'Vizyon' gibi, münevverlerimiz tarafından bile anlaşılması zor ve manası tartışmalı bir kelimelin 'hedef'in yerine konulması bile, millî eğitimimizin ilk maksadı olan 'dilimiz Türkçe'nin koruması'na ters düşmektedir. Kaldı ki, metnin tamamı okunduğu zaman görülecektir ki, yine manası müphem 'Öğrenme Analitiği Platformu' gibi deyimler, işin anlaşılmasından ve maksadından uzaktır.
2023'de değil, yüzlerce yıla şamil olabilecek ufuk açıcı düşüncelere ihtiyacımız olduğu aşikardır. Bu sebeple; -evvelce yazdıklarım bir yana- en azından, bu son döneme faydalı olabilirim maksadıyla: 1.Dershaneler ve Hapishaneler (wwkapsamhaber.com-26 Haziran 2018); 2.Dünya İnsanı Yetiştirmek (wwwkapsamhaber.com-27 Temmuz 2018); 3. Önce Öğretmen (wwwkapsamhaber.com-10 Eylül 2018); 4. Millî Eğitimimiz Hakkında (wwkapsamhaber.com-05 Ekim 2018); 5. Eğitimde Kalite (Samsun Haber Gazetesi, 17 Ekim 2018, Sf. 6) başlıklarını taşıyan beş makale yayınladım.
Açıklanan 'Vizyon'da gördüm ki, dış kalıp dışında, esasa müessir fazla bir şey yok. Bazı maddeler, eskiden yapılan uygulamaların devamı; bazıları ise, eskiden beğenilmeyip kaldırılmış fakat tekrar konulmuş hususlardır.
Bir defa, iyi niyetinden ve bilgisinden asla şüphe etmediğim Sayın Bakan'ın ilk cümlesi bile beni şaşırtmıştır: 'Sevgili meslektaşlarım bana şapkadan tavşan çıkaracakmışım gibi bakmazsanız sevinirim'.
Otuz yıllık meslek hayatının yirmi beşini yüksek okul ve üniversitede hocalıkla geçirmiş ve torunları üniversiteyi bitirmiş biri olarak söylüyorum ki, ben de, o sözü edilen meslektaşlardan biriyim. Peki, Türkiye'nin maarif sisteminin bu dereceye indiği bir zamanda, -ki, Sayın Bakan'ın 'Mecazî olarak bir şekilde yoğun bakımdan çıkalım, sonra artık nekahat döneminde iyileşme başladı, dünya ile mücadele etme imkanımız doğsun' dediği bir dönemde- ben, bir meslektaşı olarak, ondan, esasa müessir olabilecek bir şeyler niçin beklemeyeyim? Benim gibi herkesin ve seksen milyonun da beklemesi tabiî değil midir? Hakkı değil midir? Üstelik, O, bu son onbeş yılın yedinci bakanıdır!..Kendi ifadeleriyle, mecazî de olsa, bir 'yoğun bakım' hali vardır.
Cumhuriyet Dönemi Türk maarifi, darbelerle, terörle, adam kayırmalarla, liyakate önem vermemekle, mektupla ve hızlandırılmış öğrenimle çok şey kaybetmiştir. Yüz yıla yaklaşan bu dönem içesindeki son onbeş yıllık zaman dilimi, az bir süre midir? Hala, Tanzimat'ın, 1940'ların, 1978-1979'ların, 1990'ların eğitimdeki tahribatlarını mı tartışıp duracağız?
Yazılarımın birinin başlığı 'Önce Öğretmen'dir. Millî Eğitimin en örnemli unsurundan başta geleni , ilk ve ortaöğretimde 'Öğretmen', üniversitelerde ise 'Öğretim Üyesi'dir.
O yazımda şunu sormuştum: Türkiye'deki bütün öğretmen okuları niçin kapatıldı? Açılması niçin düşünülmüyor? Meslekî temeli olmayan bir 'Eğitim veya Öğretmen Fakültesi' bu mes'elenin üstesinden gelemez. Her zamanın, her devrin dünyası hızla ilerledi/ilerliyor. Ne yazık ki, hızlı gidenler daha hızlı gidiyorlar ve görünen o ki, gidecekler. Bunları yetişebilmenin yegane şartı, zihin ve gönül olarak her halleriyle mükemmel tezyîn edilmiş öğretmen ve öğretim üyeleriyle mümkündür. Onları nasıl yetiştireceğiz ki, maarif sistemi, sistem olsun?!
Sayın Bakan diyor ki: 'Öğretmen yetiştirmek de çok kritik. Eğitim fakültelerinin, öğretmen yetiştirmenin muhakkak değişmesi lazım. Kaynağı kontrol etmeden sistemi kontrol edemeyiz. O sebeple, pilot uygulamadan başlayıp yayarak pilot eğitim fakültelerinin oluşturulması amaçlanıyor.
Sadece mezun olacak öğretmen adaylarımızın değil, mevcut öğretmenlerimiz için de kritik durumlar söz konusu.
Veriyle dayalı eğitim önemli kriterlerimizden biri. Verinin nasıl kullanıldığı çok çok önemli. Bu yüzden de Öğrenme Analitiği Platformu oluşturuyoruz...'
Efendim; siz daha nasıl bir öğretmen yetiştirmeniz gerektiğini söyleyemiyorsunuz. 'Pilot eğitim fakülteleri' denenip uygulanıncaya kadar, dünya yeni keşiflere yürür. Kaldı ki; 'okul müdürleri ve öğretmenler yüksek lisanslı olacak' deniliyor. Güzel de, arkadaş, bugün yeni açılan üniversitelerin pek çoğunda yüksek lisanslı öğretim elemanı bile mevcut değil. Nasıl olacak bu iş?
Mesela; 'Japonya, Singapur'da birçok ülkede lisede 5-6 ders var. Bizde 15-16 ders var' deniliyor. Peki, bu hususlar daha önce dile getirildi de kulak ardı mı edildi? Eğer oralarda başarı sağlanmış ve bizde de mümkün görünüyorsa, hemen başlanılsın!.. Mademki bunu, icra makamı yapacak, hiç beklenilmesin!..
Mesela; ders saatleri kısa, teneffüsler uzun olacak? deniliyor. Nasıl olacak? İyi ise, ona da hemen başlanılsın. Tasarım Becerileri Atölyeleri niçin kadırılmıştı, niçin tekrar kurulacaktır?
Yabancı dildeki kademe usûlü denenmedi mi? Yanlış niçin tekrar edilecek? Bu hususta; herkesin yabancı dil öğrenmesinin hedef olmaması ve sadece tek bir yabancı dile (İngilizceye) bağlı kalınmaması gerektiğini ve hal çarelerini birkaç defa yazıp dile getirmiştim. Çünkü; hala, üniversitelerimizde, anabilim dalı haricindeki fakültelerde (tıpta, mühendislikte, hukukta, matematikte...) 'Ortaöğrenimde Türkçe'nin yeterince öğretilemediği' gerekçesiyle Türkçe dersi okutulmaktadır. Kim, nerede, hangi zamanda okullarımızın her kadmesinde yeterli seviyede yabancı dil öğrenmiş ve öğretebilmiştir? Türkçe'nin yeterince öğretilemediği okullarda, başarısızlığa rağmen yabancı dildeki bu ısrar niyedir?
Bana öyle geliyor ki, yine, havanda su döğmeye devam edeceğiz. Laboratuarların geliştirilmesi, kütüphanelerin faaliyeti geçirilmesi, öğretmen yükünün dengelenerek, öğrenciyle irtibatının artırılması cihetinde hiçbir işaret yok. Niyet iyi olabilir fakat gördüğüm elbette ki sadece bunlarla da sınırlı değildir...Eğitim işi bu!..Zor, çok zordur!..Bir şey var ki, başlanılacak yeri iyi bilmek gerekir!..
* * *
DÜZELTME: 24 Ekim 2018 tarihinde HABER GAZETESİ'nde yayınlanan 'TARİHÎ ESER TAHRİBATI' başlıklı yazımda yanlışlıkla yazdığım 'Kayseri Harput Kalesi' ifadesi, 'Elazığ Harput Kalesi' olacaktır. Düzeltirim. M. H. K.