Bazı akademisyenlerin terör bildirisini herkes bilir.

Milletin parasıyla yapılmış kaldırımları söküp hendek kazanları, siper açanları, açtıkları siperlere kum torbalarını yığanları ve yolları mayınlayanları, Çanakkale'de Mehmetçiğe karşı kanal kazan Avustralyalı Anzaklardan ayıramayacak akademisyen(öğretmen) yetiştiren eğitimimiz vardır, milletimizin geleceği çocuklarımızı bunlara emanet ediyoruz.

Değil, yüzlerle ifade edilmeleri, biri bile fazladır.

Bu bildiri aynı zamanda eğitimimizin de iflasıdır.

Askerimizin ve polisimizin kanları ve canları pahasına fedakarane mücadelelerini gözmemezlikten gelerek kurşun sıkanları kollamak vatanseverliğin ötesinde insanlığın iflasıdır.

Bu eğitimin geçmişte de bunlara benzer insanlar yetiştirdiğini biliyoruz.

Kıbrıs Harekatı sonrasını hatırlayalım:

Ata yurdu ve ülkemiz için de son derece stratejik öneme sahip Kıbrıs'a barış ve huzur taşıyan askerimiz için 'İŞGALCİ' diyerek Rum ve Yunanlılar ile aynı dili kullananlarımız olmadı mı?

Vatansever olduklarını her vesile ile ifade eden din kardeşlerimiz bu ateşe körükle gitmediler mi?

Öncelikle, temel amacı, 'ÇAĞDAŞ(BATI) UYGARLIĞINA YAPICI ORTAK YETİŞTİRMEK' olan fabrikasyon eğitimimiz sorgulanmalıdır.

Bu eğitimden 'yerli ve milli insanın' yetişmesi istisnadır.

Bu konuda Sayın Cumhurbaşkanımızdan ve Başbakanımızdan önce üniversitelerimizin konuşmaları gerekmez miydi?

Susanlar, konuşanlar kadar vicdanen sorgulanamaz mı?

Konuşanların belli ki, hafıza kayıpları vardır.

Peki, onlar konuştuktan sonra bazıları bazı şeyleri hatırlayamaz mıydı?

Ah şu akademisyenler! Dört duvar arasından kurtulup hafızalarını tazeleyebilseler…

Polisimiz ve askerimiz kanını akıtıp canını verirken şehit kanından daha ağır olması gereken mürekkeplerini akıtamazlar mıydı?

Şehitlerimize rahmet, gazilerimize acil şifalar, yakınlarına ve milletimize sabırlar dileğiyle.