n
nn Son günlerde Türkiye ve dünya basınının gündemini meşgul eden Cemaat- Hükümet tartışmalarına Risale-i Nur açısından açıklık getirmek amacıyla Bediuzzaman Hazretlerinin beş öğrencisi tarafından kamuoyuna bir açıklama yapılmıştır.
nn Çünkü bu tartışma yaklaşık bir asırlık Risale-i Nur; daha doğrusu Kur’an Nurunu yayma hareketini yakından ilgilendirmekte, hatta bu hareketin şahsında tüm Müslümanları ilgilendirmekte ve üzmektedir.
nn Yapılan açıklamada , “İman hizmeti töhmet altında bulunduğuna “ dikkat çekilmiş ve bu konuda merhum ‘Üstad’ın görüşleri dile getirilmiştir.
nn Cemaat- Hükümet tartışmalarının hakiki nedeni hakkında net bilgimiz yoktur. Hükümete ve Başbakan’a yönelik operasyon aysbergin görünen kısmını teşkil etmektedir.
nn “Hakkında kesin bilgi sahibi olmadığımız konularla ilgili konuşmamak” Kur’ani düşünce disiplinimizin gereğidir.
nn Ancak işin başından beri , “geçmişte politize olmuş tüm dini cemaatlerin İslama büyük zararlar verdiklerini ve kendilerini bitirdiklerini” söyledik. Ve söylemeye devam ediyoruz.
nn Bu kavga eğer bir CHP iktidarında olsaydı( ya da olabilir miydi) hemen 31 Mart olayı ile özdeşleştirilirdi.
nn 12 Eylül 1980 ve 28 Şubat süreçlerini hep birlikte yaşadık ve gördük.
nn Geleneklerimizde “ devletle çatışma” yoktur. Geçmişte çatışanlar ve çatışmayanlar görülmüştür. Bunu en iyi bilenlerin ve uygulayanların başında yine Türkiye’deki cemaatler gelir.
nn İslamda “ sulh daha hayırlıdır” ve esas olan da budur.
nn Bunun için “ sulh” diyoruz.
nn Siyasetle dine hizmeti ilk deneyenlerin başında merhum Üstad Bediuzzaman gelmektedir.
nn Kendisine; “Neden geldin geleli siyasete karışmıyorsun” sorulduğunda şu cevabı vermiştir:
nn “ Şeytandan ve siyasetten Allah’a sığınırım. Evet İstanbul’un siyaseti ( Ankara’nınki bugün farklı mı) İspanyol hastalığı gibi bir hastalıktır. Fikri hezeyanlaştırır. Biz müteharrik-i bizzat( bizat hareket ettiren ve üreten) değiliz. Bilvasıta(aracı olarak) müteharrikiz. Avrupa ( bugünde AB ile Amerika) üflüyor. Biz burada oynuyoruz. O tenvim ( uyutma ve yanıltma) ile telkin eder. Biz kendimizden hayal edip , asammane( sert ve aldırmaz şeklinde) tahribimizde eser-i telkini( telkin sonucu- kendi düşüncemiz olarak değil) icra ederiz.
nn Madem menba ( kaynak) Avrupa’dadır. Gelen cereyan ya menfi(olumsuz) veya mübettir(olumludur).
nn Menfiye kapılan , harf gibi, “Delle ala manen fi nefsi gayrihi” yahut “ layedüllü ala manen fi nefsihi” tarif edilir.
nn Demek bütün harekatı, bizzat hariç ( dış ülkeleri yani telkin edenlerin)) hesabına geçer. Çünkü iradesi hükümsüzdür. Hulus-u niyeti( samimiyet) fayda vermez. Bahusus(özellikle) menfi iki cihet zaaf(zayıflık) ile, hariç cereyanın (dış akımların) kuvvetine bir alet-i laya’kıl( hoş olmayan bir alet) olur.”(Sünuhat,Tuluat,İşarat,S.46).
nn Bu nedenledir ki, dini hizmet ile siyasetin birlikte yürümesi zor olmaktadır. AK Parti kurulurken Sayın Başbakan bunu açıkça deklare etmiştir.
nn “ Siyaset ayrı, din ayrı mı” sorusuna Müslüman olarak cevap vereceksek, elbette hayır diyeceğiz. Bunun yeri ve zamanı gerek zihniyet ve gerekse sistem açısından henüz mümkün değildir. Açıklamaları tahlile devam umuduyla selam ve sevgiler…
nn
n n
n
n