Hamdi Mağdenin vefat ettiğini ağabeyimden öğrendiğimde,
1970li yıllar film şeridi gibi
gözlerimin önüne serilmişti...
Her bir karesi insan, her bir karesi sevgi ve her bir karesi
umut yüklü koskoca bir film şeridi...
Hamdi Mağden, Adalet Partisi Ordu Milletvekiliydi...
Rahmetli babamın da yakın arkadaşıydı...
Ona Amca diye hitap ederdim,
o da bizleri yeğeni olarak görürdü...
Sıkı bir demokrattı Hamdi Mağden...
Ama, hiçbir zaman
siyasal ayrım yaptığına tanık olmamıştım...
İşine koştuğu, yardımcı olmaya çalıştığı insanın
partisini sormazdı...
Siyasetinin temelinde insan vardı...
1961den 1980 yılına kadar çeşitli
dönemlerde Adalet Partisinde
milletvekili olmuştu...
O zamanlar nerede böyle sağlık
hizmeti?..
Başı ağrıyan Ankaradaydı...
Köylüsü, kentlisi soluğu
Hamdi Amcanın evinde alıyordu...
Otel parası verecek gücü olmayan
fakir fukarayı eşi Ayşe Teyze yedirir-içirir, hatta giydirirdi...
Bir gün olsun, yüksündüğünü duyan olmamıştı...
Fındığını sattığında,
parasını bir kenara ayıramazdı...
Borçlarını kapatır, yetmezse bahçe satarak bu gönül zenginliğini
korumaya çalışırdı...
Aslında, 12 Eylül öncesinde
çoğu milletvekili de böyleydi...
Şimdilerde böyle mi?..
Bazıları yok gidip, var dönme telaşında...
Her neyse...
O, sekiz köşe kasketiyle,
Adalet Partisinin köylü tabanının
sesiydi, sembolüydü...
Sırtını lidere değil,
halka dayamış siyasetçilerdendi...
Bir grup AP milletvekiliyle Demirele karşı çıkışındaki
cesaretin kaynağı buydu...
Memleketin gidişatı kötüydü ve Uzlaşı istiyorlardı...
Olacakları sezmişlerdi...
Ve sonra 12 Eylül...
İhtilal sonrası yeniden şekillendirilen
tabansız siyaseti beceremeyenlerden biriydi o...
Alınterinin toprakla harmanlandığı
kokulu sofralarda, lahana çorbası içmeden, mısır ekmeği yemeden ve bir tas ayranla
hararet gidermeden siyaset yapılır mıydı?..
Ölüm haberini aldığımda,
Siyasi dinozor tanımlamasıyla sanki Vebalı gibi
uzak durulan tecrübeli siyasetçilerden,
gençlerin öğreneceği çok şeyin var olduğunu düşündüm durdum...
Çünkü, dün 12 Martın arifesiydi...