Zenginliğimiz vücudumuz aslında.
Öylesine muazzam bir orkestra ki...
Bir uzvun eksikliği yaşamımızı olumsuz yönde etkiler.
Görmek, duymak, hissetmek, dokunmak, tatmak, rahat nefes almak...
Sahip olduğumuz çok çok büyük nimetler.
Hepsi aktifken çokta değerini bilmediğimiz.
Bırakın beş duyu organını, vücudumuzun en küçük yeri bile sızlasa canımız orda atmıyor mu?
Eksikliğinde değer biçilemeyen, görev halinde dikkate alınmayan organlarımız.
Seksen iki yaşındaki annem gençliğinden bugüne kulaklarından sıkıntılı.
O günlerin teknolojisiyle İstanbul Çapa Tıp Fakültesinde geçirdiği iki ameliyatla ilgili 'Sanki kafama çekiçle vuruyorlardı' diyerek bugünün gelişen sağlık teknolojisine atıfta bulunuyor.
Neredeyse yarım asır işitme cihazı kullanıyor.
'Ah oğlum duyamamak mı, yoksa o cihaza alışmak mı? O kadar zor ki. Kırk yıl önceki cihaz aylarca kulağımın arkasını yara yapmıştı.' derken hangi sıkıntılardan bugünlere geldiğini anlatıyor.
Velhasıl insanoğlu geliştirdiği teknolojiyle bedenin aksaklıklarını kısmen gideriyor.
Gideriyor gidermesine ama aslı gibi olmuyor elbette.
Diş yaptırıyorsun ama asla ana dişi gibi olmuyor.
Yaradan eserini ince sanatıyla öyle işlemiş ki.
Sonrada bizlere kullanmamız için bahşetmiş.
Birde görüntüsüyle, estetiğiyle akıllara durgunluk vermiş.
Kulağımda çınlama şikâyetiyle gittiğim doktorda kısmi işitme kaybı yaşadığımı öğrenince biraz daha farklı baktım kulak denilen organımıza.
Karikatürist sözler kullansak da akıllara durgunluk veren kulaklar.
Öyle detaylar var ki anlatılır gibi değil.
Düşünebiliyor musunuz bedenimizde bulunduğu yer bile özenle seçilmiş.
Başın iki tarafına yerleştirilen ve dışardan gelen seslere adeta anten görevi üstleniyor.
Vücudun başka bir yerinde olması görüntü kirliliği oluştururdu değil mi?
Olması gereken en güzel yere yerleştirilen kulakların içindeki kıvrımların ses dalgalarını toplayıp bir huni gibi içeriye taşıma özelliğiyle yaratılması önemli bir ayrıntı değil de nedir?
Sesleri beyine taşıyan aracı organla ilgili Doktor 'İnce sesleri duymada sorun yaşıyorsun. Kullandığın gözlük gibi işitme cihazı kullanman gerekir' dedi.
Bizimkisi aynı zamanda genetik olduğunu da öğrenmiş oldum.
İşitme cihazını kullandığım ilk gün kuş seslerini duyunca içimi farklı bir duygu kapladı.
En güzel seslerden mahrum kalmaya doğru bir yola girmişim doğrusu.
İnsanı sosyal yaşama bağlayan o seslerin kaybolmasına engel olmak.
Bugünlerde beynimin unutmaya yüz tutmaya giden o sesleri kazanırken yeni arkadaşımla barışık yaşamanın mücadelesi içindeyim.
Duyarsan bakarsın, duyarsan görürsün...
Duyarsan tutarsın, duyarsan hissedersin...
Duyarsan hayata bağlanırsın.
Yaradan'a verdiği bu meleke için ne kadar şükretsek azdır.
'Duyabilmek' işte böyle bir şey.