TÜİK, bugün enflasyon rakamlarını yayınladı.
Kağıdı kalemi eline alan gıda maddelerinde, özellikle de yaş sebze ve meyvedeki artışları analiz etmeye çalıştı.
Tanzim satışlara rağmen çok bir şeyin değişmediğini söyleyenlerden, verilerin güvenilirliğine kadar birçok söylem yayıldı, sosyal medyadan.
TV kanalları da eşlik etti buna.
İthal edilen, tanzimde satılan ürünlerin, mesela; Mısır'dan alınan 13.000 ton Soğan'ın gümrükten çekilemediğine dair bilgiler de vardı.
Hükümet tarafı ise doğal olarak, tanzim satışlar ile fiyatların düşürüldüğünü ve enflasyondaki düşüşe neden olduğunu söylüyor.
Ben ise bunların hiçbirinde değilim artık.
Çünkü bunaldım sayılardan.
Sayıların çok şey ifade ettiğini elbette biliyorum.
Yıllarca bu sayılara ait verileri toplayan birimlerden birinin yöneticiliğini yaptım.
Ama bir tarımsal planlamacı olarak sayıların zamanı geçti diyorum.
Artık zamanı ve anı anlamanın ve çözüm üretmenin vakti.
'Geri dönülmez bir üretim sorunu' ile karşı karşıyayız.
Girdiler, maliyetler, fırsatçılar, çiftçiler, halciler, komisyoncular, zincir marketler velhasıl ezcümle her ne ise sorun ve sorunun kaynağı, sonucu değiştirmiyor.
Bakınca ortada koskocaman bir 'üretim sorunumuzun' olduğunu görmek zorundayız.
İşte bu yüzden mutlaka bunu konuşmak zorundayız.
Mutlaka, buna bir çare bulmak zorundayız.
Mutlaka, 'çiftçilerimize kulak vermek zorundayız'.
Mutlaka, tarımsal planlamaya, planlamacılara söz vermek, söz bırakmak zorundayız.
Mutlaka, artık politik değil, politikacı gibi değil, siyasa yapıcı gibi davranmak zorundayız.
Çünkü 'ahırdan çıkanı ahıra, tarladan çıkanı tarlaya, harmandan çıkanı harmana' sokmak çok zor olacak.
Eğer; öyle olmasını istemiyorsak?
Eğer; hala tanzim, hala satış demek istemiyorsak?
Eğer; çiftçilerimize, köylerimize, kırsalımıza sahip çıkmak istiyorsak?
Eğer; iki de bir Hollanda, İsrail demek istemiyorsak?
Eğer; paramız kadar değil, ürettiğimiz kadar konuşmak istiyorsak?
Eğer; kendi söküğümüzü kendimiz dikmek istiyorsak?
Ya da sizin, 'kendine yeten', benim ise 'ürettiği aldığından fazla ülke' dediğim, bir yer olmak istiyorsak?
Eğer, milli-milsiz kargaşasından çıkıp,' ulusal bir model' üreteceksek?
Ve eğer 'yaklaşım sorununu', ' yeni bir 'ulusal akletme yöntemine' dönüştüreceksek?
Sayıları değil, 'siyasaları' konuşmaya başlayalım.
De hadi buyurun.