Eğitim, devletlerin ve milletlerin gelecek kaygısıdır.
Eğitim, milletlerin geleceği inşa hareketinin somutlaşmış adıdır.
Eğitim, geleceğimizin inşasıdır.
Peki, bizim eğitimimiz de böyle midir?
Hayır.
Üniversiteyi de hesap edersek yaklaşık 22 milyon çocuğumuz okula gitmektedir.
Bunların 06 yaşından 18 yaşına kadar 18 milyonunu zorunlu olarak eğitime tabi tutuyoruz.
Bütün devletler milli ve evrensel insan yetiştirirken, bizler başka medeniyetlere harç olacak nesil yetiştiriyoruz.
Milli Eğitim Bakanlığı yeni müfredat programı hazırlayarak askıya çıkarmış. Vatandaşların ve STK'ların görüşlerini alıyormuş.
Ayrıca kendisi de çalıştaylar düzenliyormuş.
Bütün bu çalışmaların ve sarf edilmiş mesailerin boşa çıkarıldığı (çıktığı demiyoruz) görülecektir.
O gizli el, yine yapacağını yapacaktır.
On beş yıldır Milli Eğitim Bakanlığı'nı yöneten merkez bürokrasi orada var olduğu sürece asla umutlu değiliz.
Bunların geçmişleri, geleceklerinin habercisidir.
Rahmetli bir hocamız annesine, 'anne, bu gelininden razı değilsen, sana başka gelin yapayım' demiştir.
Rahmetli annesi oğluna, ' Oğlum, gelecek yeni gelinin kocası yine sen mi olacaksın?' diye sormuş.
Hocamız da, 'anne, ya kim olacak' deyince annesi, 'kalsın oğlum' demiştir.
Milli Eğitimimiz, geleceğini inşa etmekle yükümlü olduğu aziz milletimizin değerleriyle adeta savaşmaktadır.
Milli Eğitimimizin kıblesi öncelikle Batı medeniyetinden kendi medeniyetine dönmelidir. Bunun için de işe 1739 Sayılı Milli Eğitim Temel Yasası'ndan başlanmalıdır. Bu müfredat işi, 'öpmeyecek adam yanağın nerede diye sorar' gibidir. Amacı gerçekleştirmez.
Selam ve sevgi ile…