Depremin ikinci günü...
Kardeşim 'Annemi ara morali çok bozuk' dedi.
Aradığımda ağlayarak 'Oğlum Türkiye'miz' sözleri.
Teselli etsem de aldı götürdü beni.
'Oğlum kolumdaki kefenliğimi devlete bağışla.'
Donup kaldığım.
Yutkunmakta zorlandım dakikalar.
Ateş düştüğü yeri yakar dedirten...
Seksen beş milyonun ciğerinin yandığı tablo da...
'Ben ne yapabilirim?' diye ayaklanıp.
Seksen üç yaşındaki annemin feryadı.
Bu milletin yürekli anneleri bitmiyor ki.
Ülkenin dört bir köşesinde Nene Hatunlar.
İki büklüm yardım toplama merkezine koşanlar...
Hayvanını depremzedeye bağışlamak isteyenler...
Evini, barkını, sofrasını afetzedeyle paylaşanlar...
Onlarca yıl önce aldığı kefenini bugün çıkaranlar...
Çoluğunu, çocuğunu, torununu 'Git yapılanların bir kenarından tut' diyerek gönderenler...
Acıyı yüreklerinde taşıyan.
Milli Mücadelenin bugünkü kahramanları görevde.
Cepheye destek veren bu analar ülkeyi ayağa kaldırmadı mı?
İşte Eli Öpülesi Analar...
Peki, o annelerin doğurdukları.
Kimisi günlerce koli indiriyor/bindiriyor.
Kimisi can kurtarmak için enkaz altına giriyor.
Kimisi yediğini içtiğini paylaşmak için çırpınıyor.
Kimisi köyünde bölgeye çuvallarla odun hazırlıyor.
Fenerbahçelisi, Galatasaraylısı, Beşiktaşlısı omuz omuza.
Herkesin eli taşın altında.
Geceler gündüze karışmış.
Yardım tırları trafiği tıkamış.
'Gönüllerdeki Fay Hattı' öyle bir harekete geçmiş ki.
Dayanışmada millet yarışa kalkmış.
Acılarla kavrulduğumuz şu günlerde.
Enkazın içine pervasızca giren kahramana.
'Canınızı düşünmüyor musunuz o tehlikeli anda?' sorusuna.
'Bizim canımız Türkiye' karşılığını veriyor.
Bu millet var ya bu millet.
Destanını yazmaya başlamış bile.