"Ha bugün ha yarın" derken, günlük hayatın akışı ve zorlukları içinde üretilen bahaneler, birçok güzelliklerin yaşanmasını erteliyor...

Sevdiklerimize zaman ayırmak, gezip görmek, dostları hatırlamak gibi...

Kimler geldi, kimler geçti...

Kimler neydi, ne oldu?..

Ve bunca yaşanan pişmanlıklar...

Bazı şeyler için "yarın" geç olabilir...

Yani, her şey zamanında...

Yazarı bilinmeyen kıssadan hisseyi sizlerle paylaşmak istiyorum...

***

Amerika'da bir üniversitede profesör, öğrencilerinin hiç beklemediği bir anda derse şu sözlerle başladı: "Düşünün ki bugün dünyanın son günü. Yarın bu saatte her şey bitecek. Kurtuluş şansınız yok. Bugün ne yapardınız?"

Sonra da öğrencilerinin tek tek ayağa kalkarak, bu soruya cevap vermesini istedi...

Öğrencilerden gelen ilki, "Tüm sevdiklerimi son bir kez görmek isterdim" dedi...

Öğrenciler devam etti:

* Ailemle vakit geçirirdim.

* Anneme veya babama giderdim.

* Arkadaşlarımla yarım saat eski günlerdeki gibi basket oynardım.

* Barbekü partisi yapardım.

* Sevgilimle son ana kadar sevişirdim.

* Tüm sevdiğim yemekleri yerdim.

* Yatar uyurdum.

* Ormanda son defa dolaşırdım.

* Aşık olduğum ama bir türlü söyleyemediğim kişiye aşkımı itiraf ederdim.

* Güneşin doğuşunu ve batışını son defa seyrederdim.

* Akşam yıldızları seyrederdim.

* En sevdiğim yemeği hazırlar, tüm sevdiklerimi akşam yemeğe davet ederdim.

* Piknik yapardım.

* Hayatta en çok gitmek istediğim yere gider, ömrümün kalanını orada geçirirdim.

Profesör, son öğrencinin "Üzdüklerimi arar, özür dilerdim" sözünü de tahtaya yazdıktan sonra gülerek öğrencilerine şöyle seslendi: " Bu kadar değer verdiğiniz şeyleri yapmak için dünyanın son gününü beklemek şart mı?.."