Şu sıralar okul öncesi ve ilkokul çağındaki çocuklar için sıklıkla hiperaktivite şikayetiyle karşılaşıyoruz. Çoğunlukla hiperaktiviteye dikkat eksikliği de eşlik etmektedir. Konunun uzmanları tarafından dikkat eksikliği ve hiperaktivitenin bir davranış bozukluğu(!) olduğu belirtilmekle birlikte kesin sınırlarla ayrımının yapılmasının güç olduğu, tespiti için herhangi bir tıbbi, biyolojik veya hormanal belirtiler göstermediği de vurgulanmaktadır. Yöntem olarak ise bir öğretmen ve ebeveyn gözlem formu aracılığıyla alınan veriler üzerinden değerlendirme yapılarak ilaç tedavisine başlanmaktadır. 2014 yılı Sağlık Bakanlığı verilerine göre hiperakivite teşhisiyle çocuklarımıza 600 bin adet kırmızı reçete yazıldığı belirtilmektedir ki bu verinin üzerinden dört yıl geçmiş durumdadır. Kesin olarak tanılamakta güçlük çekilen bir davranış bozukluğu(!) için bu rakam size de fazla gelmiş olmalı diye düşünüyorum.
Şimdi yazacağım kısmı lütfen dikkatli okuyunuz 'İlaç, dikkatin, konsantrasyonun artırılması ve dürtüsel davranışların azaltılmasına yardımcı olur. İlaç aşağıdaki tedavi programlarının bir parçası olarak verilir: psikolojik, eğitimsel ve Sosyal Terapi.'
Lütfen bu kısmı da dikkatli okuyunuz: 'İlaç, genellikle psikolojik, eğitimsel ve Sosyal Terapileri içeren tedavi programının parçası olarak verilir.
Her iki ifade de hiperaktivite tedavisinde kullanılan farklı iki ilacın prospektüsünde yer almaktadır. Öncelikle dikkatinizi çekmek istediğim asıl kavram her iki ilaçta eğitsel, psikolojik ve sosyal terapi gibi temel tedavi yöntemlerinin 'bir parçası' olduğu vurgusudur. Temel tedavi yöntemlerinin, psikolojik, eğitsel ve sosyal terapi olduğu anlaşılan hiperaktivite sorununun teşhisi ülkemizde son derece hızlı ve pratik yöntemlerle yapılırken hem bu ilaçları üreten hem de hiperaktivite olarak isimlendiren ülkeler ise kendi çocuklarında 3 ile 6 ay arasında değişen zaman dilimlerinde ancak bu teşhisi koyabilmektedirler. Evde, oyun alanlarında, okulda ve diğer sosyal çevre içerisinde sosyal gözleme alınan çocuklar uzun değerlendirmelere tabi olmaktadırlar. Bu ülkeler tedavi için öncelikle çocuğun durumuna göre psikolojik, eğitsel ve sosyal terapi yöntemlerinden birini uygulamakta, baş edilemediği takdirde ancak bu tedavi yöntemlerinin bir parçası olarak söz konusu kırmızı reçeteli ilaçları kullanmaktadırlar.
Peki bizde neden uygulanmıyor bu yöntemler sorusunun cevabına gelirsek; sosyal çevre içinde çocuk ve/veya yetişkini sosyal gözlem yoluyla değerlendirmek bir sosyal çalışma yöntemidir. Ülkemizde sosyal hizmet eğitimi 1960'lı yıllara dayansada sosyal çalışma daha çok kamu eliyle dezavantajlı gruplara yoğunlaştığı için bu mesleğin bire bir destek, tedavi ve terapötik işlevleri göz ardı edilmiştir.
Bir sosyal hizmet uzmanı olarak ben ne yapıyorum? Bilenler bilir 2014 yılında Samsun'da faaliyete geçirdiğimiz Mavi Toplum Aile ve Çocuk Derneği (Mavi Taç) sosyoekonomik düzeyi düşük aile ve çocuklara ücretsiz psikososyal terapi desteği sağlamaktadır. Bu destek multidisipliner olarak hekim, eğitimci, psikolog ve sosyal hizmet uzmanlarınca verilmektedir. Haliyle tam da olması gerektiği gibi Mavi Taç gönüllü profesyonelleri bu ve benzeri şikayetleri mutlaka çocuğun içinde yaşadığı sosyal çevre içinde (sistem yaklaşımı) gözlemleyerek değerlendirmekte ve tüm ekip sorunu getiren aileye bütüncül yaklaşmaktadır. Çoğunlukla ailenin getirdiği sorunun altından çok basit nedenlerin çıktığına (izlediği çizgi film, oynadığı bilgisayar oyunu, kardeş kıskançlığı, sürekli benzer eleştirilere maruz kalma, yanlış ve tutarsız ebeveyn tutumları vs.) şahit olmaktayız. Tam bu sırada sosyal terapi müdahalesi ile anne ve babalarla davranış, iletişim, kaliteli zaman geçirme, çocuğun ihtiyaçlarını farketme, anlama, dinleme, empatik yaklaşım, yaratıcı oyunlar oynama, çocuğun ilgi alanlarını belirleme ve geliştirme gibi ailenin içinde yaşadığı sisteme göre çeşitlilik gösterecek yüzlerce beceri kazandırılması amacıyla belirli bir dizi progam sunulur. Sosyal hizmet lisans mezunlarının becerileri arasında olan sosyal terapi müdahalesinin başka birçok psikososyal sorun alanında başarılı sonuçlar ortaya koyarak güçlenme sağladığı bilinmektedir ki zaten sosyal terapi müdahalesi sistem kuramından yola çıkarak güçlendirme yaklaşımı ile sorunu getirenin kendi kendine yeterli hale gelmesini amaçlamaktadır.
Aynı zamanda sosyal terapi müdahalesinin çıkış noktası olan sistem kuramının bize söylediği sosyal gözlem becerisinden yola çıktığımızda önümüzde kocaman bir gerçek durmaktadır. Günümüzde çocuklar sokakta oyun oynayamıyor, site bahçelerinde bir kaydırak iki salıncağa mahkum edilmiş durumdalar, ellerinde tablet günün çoğunu haraketsiz geçirmektedirler. Okulda ise mecburen sırasında oturan çocuk bulduğu her fırsatta tabiki de evde, okulda, misafirlikte ve her yerde son derece enerjik ve dikkatsiz olacaktır. Siz olsaydınız ne yapardınız? Biliyor musunuz mevcut bu şartlarda çocuk olsaydınız çoğunuz hiperaktivite teşhisi alırdınız. Ama sizin şartlarınızda sek sek, uzun eşek, çelik çomak, kör ebe, yakar top, beş taş, mahalle maçı, yakalamacılık, kovboyculuk vs vardı değil mi? Hiperaktivite olmaya zaman bulamadınız, çünkü uykularınız son derece derin ve deliksizdi, çünkü doğal çocukluk enerjinizi sokakta bırakıyordunuz.
Son olarak; Dünya Sağlık Örgütünün sağlık tanımında geçtiği gibi, sağlık; 'Bireyin bedenen, ruhen ve sosyal yönden tam iyilik halidir.' O nedenle sistem kuramının temel olmazsa olmazı sosyal gözlem becerisini güçlendirme odaklı kullandığımzda sosyal terapi/tedavi müdahalesi yüzlerce psikososyal sorun alanında uygulanma husunda zorunluluk haline gelmiştir. Tıpkı gelişmiş ülkelerde olduğu gibi.