Nazım Hikmet, 'Saman Sarısı' isimli şiirinde Abidin Dino'ya, 'Sen mutluluğun resmini yapabilir misin?' diye sormuş ya hani…

İşte o misal ben de okuyucularıma soruyorum, 'Bana Türkçülüğün resmini yapabilir misin?' diye!

Ama öyle işin kolayına kaçmadan! Kurt işaretiyle, üç hilalle, bozkurtla değil! Tarihin, coğrafyanın ve kültürün imbiğinden süzülmüş karelerle…

Örnek mi istiyorsunuz? O vakit aşağıdaki iki fotoğrafa göz atın…

***

İlk bakışta bu fotoğrafların Türkçülük mefhumuyla ne alakası olduğunu sorabilirsiniz. Birinci karede sırtı dönük iki hanımefendi, bir köy yerinde çalışan diğer kadınları izliyor.

İkincisinde ise bu defa yüzünü objektiflere dönmüş iki genç kız var…

Fotoğraflar arasındaki tezat, hemen görülüyor ama benzerliği yakalamak için biraz daha dikkat gerekiyor.

İki fotoğraftaki hanımların üzerindeki kıyafetlerde gizli ayrıntı: Çiçek desenleriyle süslü, rengarenk bir giyim şekli… Kırmızı başörtüleri… Allı morlu, göz alıcı bir tarz!

Benzerlik, dikkatli gözlerden kaçacak gibi değil.

***

Peki bu benzer giyim şeklinin Türkçülük ile ne alakası var diye merak ederseniz; o zaman bu karelerin nerede çekildiğini konuşalım.

Aynı köyde mi? Ya da komşu bir köyde? Aynı vilayette, aynı bölgede ya da yakın bir coğrafyada?

Hayır!

Bu fotoğrafların çekildiği yerler arasındaki mesafe tam 1500 kilometre!

Birinci karedeki sırtı kameraya dönük kızlar, Samsun'un Vezirköprü ilçesi Sarıdibek köyünde yaşıyor.

İkinci karedekiler ise Makedonya'nın doğusunda, Ustrumca ile Radoviş arasındaki köylerde yaşıyor.

***

Vezirköprü nire, Radoviş nire?

Samsun ne yana düşer, Makedonya ne tarafa?

Yöresel kıyafetler içindeki bu genç hanımların giyimlerindeki benzerlik sizce de izaha muhtaç değil mi?

***

Vezirköprü'nün Sarıdibek köyü, sevgili Embiya Sancak'ın deyimiyle Samsun'un en özgün mikro kültür vadisinde yer alıyor. Samsun da dahil bütün büyük şehirlere uzak... İlçe merkezine de pek yakın sayılmaz. Çevresindeki köylerle birlikte dışa oldukça kapalı, kendi yağında kavrulan, kültürünü arı tutabilmiş bir bölge... Samsun'un önemli kültür araştırmacılarından Uğur Dede, bu vadide yaşayanların Orta Asya'dan doğrudan buraya göç eden ve bu nedenle saf Türk kültürünü korumuş Yörük topluluğu olduğunu söylemişti.

Kısacası Sarıdibekliler, Anadolu'nun en iyi korunmuş kültür laboratuvarında oturuyorlar.

***

Radoviş çevresinde oturan Doğu Makedonya Yörükleri için de benzer bir kültür duvarı korumasından söz etmek mümkün... Rodop Dağları'ndaki diğer Türk bölgelerinden Yugoslavya, Bulgaristan ve Yunanistan biçiminde sınırlar örülünce ayrı düşmüşler. Makedonya'daki diğer Müslüman unsur olan Arnavutlar'dan da coğrafya olarak biraz uzaklar. Dolayısıyla yaklaşık bir asırdır onları etkileyebilecek başka bir kültür olmaksızın özgün Türk İslam kültürü içinde kendilerine korunaklı bir havza inşa etmişler. Hepsi Yörük kökenli... Asırlar evvel Osmanlı'nın yöreyi Türkleştirmek için gönderdiği saf Türkmen - Yörük boylarından geliyorlar.

***

Sarıdibekliler ile Radovişliler Yörük Türkmen kökenli insanlar... Belki de boyları bile aynı olabilir. Tarih, onları asırlar evvel birbirinden ayrı koymuş. Aralarına dağlar, denizler, ırmaklar, ormanlar, sınırlar yerleştirmiş. Fakat bunca zamana ve aradaki upuzun mesafeye rağmen ortak yöresel kıyafetleri giymeye devam ediyorlar.

İki fotoğraf karesindeki en büyük fark, Sarıdibekli kızların fotoğrafçılara sırtlarını dönmesi...

Aradan geçen zaman ve araya giren mesafeler, yöresel kıyafetleri değiştirmese de hayata bakışta, günlük hayata verilen reflekslerde bazı farklar yaratmış belli ki...

***

Makedonya'yı mesken tutan Yörükler ile Vezirköprü'de yaşayanların ortak yönlerinden birisi de özgün kültürlerini muhafaza etmekte zorlanmaları ve kültürlerinin yeterince kayıt altına alınmamış olması...

Türk olmak ve Türk kalmak her zaman zordu. Lakin bu çağda hepten zorlaşmış durumda...

Keşke İl Kültür Müdürlüğümüz Samsun Mübadele Derneği ile Sarıdibek Köyü derneğini bir araya getirse de Doğu Makedonya Yörükleri ile Vezirköprü Yörükleri'nin kültürleri arasındaki ortak noktaları tespit etmek için bir proje başlatsa...

Eminim bu iki kare gibi onlarca ortak fotoğraf yakalanacaktır.

Abidin Dino, Nazım Hikmet'in sipariş ettiği "mutluluğun resmini" çizememiş olabilir. Ama Türkçülüğün resmini özgün fotoğraflar ile çizmek hala mümkün!

***

Turan mı? Uzak bir hayal... Zaten kızıl elmayı tadabilmenin kolay olduğunu kim söyledi ki?