Atasözlerimize çok değer veririm ve onlardaki gerçekler de her zaman yerindedir. Çünkü binlerce yılın tecrübeleri, Anadolu insanının irfanı ile ortaya koyduğu değerlerdir. 'Düşmanımın düşmanı, benim dostumdur' sözünün gerçeğini bugün görmekteyiz. PKK ile IŞİD birbiri ile mücadele halinde olan terör örgütleri olmalarına rağmen; ülkemizde ortaya koydukları olaylar bakımından birbirinden farklı alanlarda çalıştıkları ortadadır. PKK, Doğu ve Güneydoğu'da kıyasıya bir terörü başlatmış ve bu terörde hiç ayrım yapmamaktadır. Onlar için yaşlı, silahsız, çocuk, Kürt veya Türk fark etmemektedir. Dünyanın en güzel kentlerinden birisi olan Diyarbakır, Sur'da nasıl bir yapı ki bir aydan fazla süredir orada kıyasıya bir mücadele sürdürülmektedir. Yalnız şuna inanıyorum ki Diyarbakır ne olursa olsun PKK'dan temizlenecektir. Yalnız, polis ve asker ile yapılan bu temizlikten sonra, iş bitmiş değildir. Çözüm sürecinde olduğu şekilde hareket edilecek olur ise, aynı manzara ile karşılaşmak mümkündür. Açıkça ifade etmek gerekir ise, barış süreci dediğimiz zaman diliminde de terör Güneydoğu'da eksik olmamıştır. Bazı makalelerimde yazdığım gibi, aba altından sopa gösterme şeklinde, biz buradayız diyen terör faaliyetlerini gördük. PKK'nın gayesi, bu mücadeleyi kazanmak değildir. Kazanamayacaklarını da kesinkes bilmektedirler. Mesele, mazlum rolünde, Batı ve ABD'de kamuoyu yaratmak ve milletlerarası düzeye çekmektir.

Bunda ne derece etkili olurlar zaman gösterecektir. Yalnız, ülkemizde ortaya koydukları moral çöküntüsü, oldukça önemlidir. Birçok insanın, 'ne olacaksa olsun, Güneydoğu'yu mu istiyorlar, verelim gitsin' diyenlere rastladım. Tabiatıyla burada düşünülmeyen en önemli husus, vermenin bir noktada biteceğinin düşünülmesi uygun değildir. Sorun ise daha derinde yatmaktadır. Batı, Avrupa'nın ortasındaki Viyana'ya kadar gelen bu milletten korkmaktadır. Bununla ilgili olarak, gerek Evangelistlerin ve gerekse Katolik papalığın bu konuda zaman zaman verdikleri konuşmalarına bir göz atmaları yeterlidir. Sorun şu ki, Anadolu'dan Türkleri atamak veya yok emek istemektedirler. Allah onlara bu konuda imkan vermesin. Bu bakımdan üzerinde yaşadığımız coğrafyada, topraklarda kuvvetli olmamız gereği ortadadır. Bugün Batı uygulamaya koymak istediği Sevr'in yırtıp atılmasının öcünü almak istemektedir.

IŞİD'in doğrudan ilk hedefi Türkiye olmamakla birlikte, kurmak istediği düzenin daha doğrusu devletin merkezi olarak ülkemizi görmektedir. Kendisine artık, devlet olarak vasıflandırmakta ve buna göre hareket etmektedir. Kuruluş bakımında bir devlet gibi hareket etmekle birlikte, mücadelesini bir terör örgütünün metotlarını kullanmaktadır. Açıkça ifade etmek gerekir ise, bir terör örgütüdür. Ortadoğu gibi bir bataklıkta, birçok zaaftan istifade ederek ortaya çıkmıştır. Bir düşündüğünüz zaman, birçok gruba da faydalıdır. Beşar Esad bu günkü varlığını IŞİD'de borçludur. IŞİD tarafından Beşar Esad konuyu milletlerarası seviyeye taşımıştır. PYD ve PKK ile savaş halinde olmasına rağmen, yaptığı hamleler de onun lehine olarak ortaya çıkmıştır. Öyle tahmin ediyorum ki, Batı, ABD ve Rusya'dan aldığı silahlara karşılık onlara petrolü de IŞİD vermektedir. Diğer bir husus ise, bütün bunların yanında; Ortadoğu'da İslamın çöküşü ise, İsrail'in ekmeğine yağ sürmektedir. Özetle, Batı, ABD, Rusya, İsrail ve diğerleri IŞİD'de karşı gibi görünse de, şu anda onun eylemlerine karşı şimdilik yansız bir tavır almışlardır. Bu iki yönlü tacizden ülkemizi Allah korusun. Saygılarımla.