Birinci sanayi devrimi ile beraber kas gücünün yerini makineler almaya başladı. Dolayısı ile de insanoğlu artık daha kısa sürede daha fazla ürün üretebilir hale geldi. Bugün geldiğimiz noktada ise artık üretim sorun olmaktan çıktı. Herhangi bir ürünü dünyanın istediğiniz yerinde üretebiliyorsunuz.
Bugün hepimizin yakından da şahit olduğu ticaret savaşları oluyor. ABD ve Çin arasında başlayan savaş bugün dünyanın hemen yerine sirayet etti; üstelik savaşın sebep olduğu yıkımın boyutları da her geçen gün artıyor. ABD ve Çin'in birbirlerinin en büyük ihracat / ithalat yaptığı ülkeler olduklarını göze aldığımız zaman savaşın şekli ve içeriği de daha rahat anlaşılacaktır.
Peki, bizim ne yapmamız lazım?
Her zamankinden daha fazla üretmemiz gerekiyor mu? Evet. Ancak burada üretilecek ürünün artık tüm dünya tarafından kabul gören, yükte hafif pahada ağır ürünler olması gerekiyor. Bu diğer ürünleri üretmeyeceğiz anlamına kesinlikle gelmiyor. Bu ürünleri de üretmeye devam edeceğiz. Ancak katma değeri yüksek, kar getiren ürünlere odaklanmış ve ihraç edildiği zaman da başka ülkeler tarafından da kabul görecek ürünleri üretmemiz gerekiyor. Bunun için de işletmelerin markalaşma süreçlerine yatırım yapması gerekiyor. Artık üretmiş olmak üretmek devri nihayete ermiş durumda. Bunun yerine hedefe odaklı, ne istediğini bilen ve karı maksimize edecek olan piyasa ve ürünlere odaklanmak gerekiyor.
Bundan önceki dönemde bilgi önemli idi. Ancak yeni dönemde artık bilgi en önemli güç. Bilgiye sahip olan işletme ve ülkeler rakiplerini geride bırakıyor. Başta işletme sahip ve ortaklarından başlayarak kapıdaki güvenlik görevlisine kadar şirket içindeki tüm yönetici ve çalışanların daha donanımlı olması gereken bir dönemdeyiz. Bu dönemin bir sonu yok. Üstelik gelecek çok daha çetin olacak. Buna hazırlıklı olan işletmeler ayakta kalacaklar. Hazırlıklı olmayanlar ise maalesef tarihin tozlu sayfalarında yerlerini alacaklar.
Yeni döneme hazırlıklı olmamız gerekiyor.