n

n
n Bonnie Bee Diyor ki;
n
n
n
n Merhaba Dostlar!
n
n Ehil olmayanlara sabretmek, ehil olanlara ciladır.
n
n Nerede bir gönül varsa sabırla cilalanır.
n
n Mevlana
n
n
n
n Venek Meydanı’nın köşesinden İnkılap Meydanı’na giden bir taksi dolmuşun arka koltuğuna oturuyorum.
n
n Aracın arkasında bir kadın, iki erkek, önde de Çadur’lu bir kadın.
n
n Meydan’a yaklaşırken ücretler ödenmeye başlıyor.
n
n Erkekler iniyor, şoför, öndeki kadın ve bir ben kalıyoruz araçta.
n
n Kadın ücretini öderken karşı taraftan gelen aracın çarpmasıyla savruluyoruz.
n
n Arkadaki bayan hemen ön koltuğa yapışıveriyor, fakat önde oturan çadurlu bayan o kadar şanslı değil, önce kafasını cama vuruyor, sonra ayağı içeriye doğru sıkışıyor.
n
n Araçlar bu şekilde birbirini durdururken öndeki kadın ağlamaklı ‘başım çok acıyor, ayağım sıkıştı’ diyor.
n
n Dışarıda toplanan kalabalık arasından birisi ‘ambulans yolda geliyor sakın korkmayın, hanum’ diye bağırıyor.
n
n Birisi bir bardak su uzatarak: ‘su için, iyi gelir’ diyor.
n
n Kadın, ‘oruçluyum, içemem’ diyor.
n
n Adam, ‘Hanum, hastanede ampul vuracaklar zaten, orucunuz kalmayacak’ diyor.
n
n Kadın kafasını sallayarak bardağı alarak, sudan bir yudum içiyor.
n
n Şoförler ‘bu nasıl oldu? ’ analizini yaparlarken ambulans da hemencecik geliyor.
n
n İki kadın, ambulansla İmam Humeyni Hastanesi’ne gidiyoruz.
n
n Dünyanın neresine giderseniz gidin değişmeyecek olan hastane kokusu beni çarçabuk kendime getiriyor.
n
n Görevli geliyor, sorular sorarak tutanak tutmaya başlıyorlar.
n
n Adı: Pervane, Soyadı: Falan. Adı: Yasemin, Soyadı: Falan…
n
n Ben çok iyiyim, sedyede bile yatmıyorum zaten.
n
n Sadece Pervane’yi yalnız bırakmıyor, eşyalarına sahip çıkıyorum.
n
n Görevli, istersem gidebileceğimi söylüyor, bu söz sonrası oracıkta hastaneden ayrılıyor ve artık İnkılap Meydanı yerine Veli Asr Meydanı’na gitmek için bir taksiye biniyorum.
n
n Veli Asr Tahran’nın en uzun caddesi, 35 km uzunluğunda.
n
n Yuvarlak tiyatro binasının kenarında iniyor ve her sene klasik gömleğimden 1 tane daha almak için Furuşgah’ı Efsun’nun kapısından içeri giriyorum.
n
n Güzel bir pazarlık sonucu yeni bir tane daha alıyorum.
n
n Tiyatro binasının arkasındaki Park-e Daneschu yani Öğrenci parkı denilen park oldukça kalabalık ve ben de bu kalabalığın arasına karışarak biraz dinlenmek istiyorum.
n
n Kızlı erkekli bir grubun yanında oturmak için izin alıyorum.
n
n Buradaki hemen hemen herkes bir şeyler yiyip içiyor.
n
n Halbuki bugün Ramazan’ın ilk günü ve dışarıda yeme içme yasak olmasına rağmen, gördüklerim oldukça ilginç…
n
n İnsan bu manzara karşısında pek çok şey düşünebilir.
n
n İran’ın bugünkü siyasi ve ekonomik durumu, yönetim biçimi, sosyal algısı ve en önemlisi de tarihi geçmişi.
n
n Bu analizleri işin ehillerine havale ederek, Tahran’dan Samsun’a usulca konu kaydırması yapalım.
n
n
n
n Burası Samsun…
n
n Samsun son bir haftadır, yeni sel görüntüleriyle hepimizi şaşkına çeviriyor.
n
n Yıllardır kuzu kuzu uyuyan derecikler, bir bakıyoruz ‘eyyyyt!..’ diyerek kapılarımızdan içeri giriyor.
n
n Elbette, sağ olsun, yetkililer durum analizi yaparak, sürekli çalışıyor, yine de herkes yeni bir sel ihtimaliyle tetikte bekliyor…
n
n Gazeteler yazıyor: ‘Bir kent böyle sulara gömüldü’.
n
n Ne üzücü, ne kadar dehşet verici bir manzara.
n
n Düşündürücü demiyorum, çünkü artık düşünmekten fazlasına ihtiyacımız var.
n
n Neden, niçin, niye’leri bir kenara bırakarak artık alınacak önlemleri köklü metotlarla beslemeliyiz.
n
n Hoşça ve dostça kalın.
n
n
n
n DOĞUBEYAZIT ÇOCUKLARI
n
n
n
n İri gözleri, kalın kaşlarıyla sürekli gülümsüyor Doğubeyazıt çocukları… Objektifime yansına bu mutluluk tablosu, yaşama dair tüm sevinçlerimi, umutlarımı bir kez daha yeşertiyor. İşte mutluluğun resmi Abidin Usta!.. Çizebilmek ne haddimize, sadece fotoğraflayabildik!...
n