Bonnie Bee Diyor ki;

Yaşanılacak bir yaşam vardır.
Üzerine binilip dolaşılacak bisikletler vardır.
Yürünecek yaya kaldırımları ve tadına varılacak günbatımları vardır.
Tezer ÖZLÜ

Merhaba dostlar!
Eve çarçabuk düştüğüm anlardaki gibi yine kapıdan içeri hızlıca bir giriş yapmış, çantayı bir kenara fırlatıvermiştim.
Yapılacaklar listesi:
1- ‘Acil çayı için mutfağa koşmak, demliğin altını yakmak.
2- Yere fırlatılan çantayı tekrar yerden almak.
3- TVyi açarak her hangi bir sinema kanalını hayata geçirmek.
4- Cumartesi günü ‘oh beyaa psikolojisiyle çayımı da alarak güzel bir filme dalmak.
Çay demlendi, çanta yerden alınıp her zamanki mevcut yerine teslim edildi.
Evet, kumandayı elime alıyorum ve geçiyorum kanal zaplamaya.
Ansızın Halle Berryle karşılaşıyoruz.
Yanında bir de tombik oğlu var.
‘Evet, yaaa! Gerçekten ne güzel bir kadın diye düşünürken filmi de yavaş yavaş anımsamaya başlıyorum.
İş çıkışı saati ve dışarıda da felaket bir yağmur var.
Halle, askılıktan bir şemsiye alarak oğluyla birlikte karanlıkta kayboluyor.
1 dakika geçmiyor ki yolun kenarında ufaklığa sarılarak ağlarken, feryat ederek yardım isterken buluyorum onu.
Oğluna bir araba çarpmış ve kaçmıştır.
O sırada Billy Bob Thornton oradan geçer ve onları hastaneye götürür.
Evet, film Halle Berrye Oscar getiren, ‘Kesişen Yollar ve film üzerinde, çok net hatırlıyorum, sadece benim okuduğum yüzlerce şey yazılıp çizilmişti.
Bu kervana katılmaya hiç niyetim yok ama oğlunu kaybeden bir kadının gözyaşları benim de yanağımdan süzülmüş, haykırışlarıyla dalıp gidiyorum, ben ne yapayım şimdi?
Dalıp gitmişim, anne olmanın evrenselliği üzerine…
Çocuğunu kaybeden bir kadının o an hissettikleri üzerine…
Erkek olsun, kadın olsun, insan olmak üzerine ve ırkçılığın iğrençliği üzerine…
Ve asılında ırkçılığın renk ayrımıyla da bir ilgisi olmadığıyla…
Renkli renksiz, kadın ve erkek üzerindeki denge yitiminin yüz yıllar önce başladığına…
Ve bu kayboluşun nasıl sinsice erkek ve kadın yüreklerine enjekte edildiğine…

Xxxxx

Tarifi yok bu meymenetsizliğin, tarifi yok bu dengesizliğin.
Özellikle de bu denge özellikle vicdansız ve yüreksiz terazilerin kefesinde ise Allah sonumuzu hayır etsin, ne töre tatmin eder onları, ne namus, ne cinayet, ne o, ne bu, ne de …
Yok, Şükrü dayım, yok, Fatma yengem, yok, vallahi yok, billahi yok!
Öyle bir şark kurnazlığıdır ki bu bazen de ‘he vallahi diyesi geliyor insanın.
Öyle bir kıvama geliyorsunuz ki ‘heeee doğru, ben bilmem, gocam bilir oluveriyorsunuz.
Bundan üç-dört sene evvel, bir profun ‘tek başına bir kadının yanında kocası olmadan İrana gitmesini ne etik, ne ahlaki ne de dini ne sosyal ne…ne… buluyorum şirinlemesine ‘he vallahi diyecek oluşum gibi…
‘Yahu sen önce kendine bak diyemeyip de sadece öylece donup kalmam gibi…

Xxxxx

Anılara girersek bu yazı bitmez dostlar ama özellikle de son günlerde ortalık kürtaj, kadın, sezaryen, kadın, yasa söylemleriyle kol geziyorken, dilim lal olmasın müsaadenizle.
Güzel güzel yaşarken, işime gücüme gidip gelirken, bu da ne şimdi?!..
Resmen kanım dondu, sus oldum, sus pus oldum.
Yahu siz ‘Kadın olmayı ne biliyorsunuz da bizim adımıza kendi kişisel ve inançsal yargılarınızla karar almaya, vermeye cüret ediyorsunuz diyesim geliyor.
Ne ayıp ya!
Ben utanıyorum duyduklarımdan, hem utanıyor hem de yüzüm kızarıyor.
Efendiler, hiç bir kadın ‘kürtajı sevmez.
Sanki ortalık ‘kürtaj olacağım bana ne, bırakın beniiidiyenlerle kol geziyor da ‘acil eylem planlarına ihtiyaç duyuyorsunuz.

Xxxxx

Kendi adıma ve benim gibi düşünen bütün kadınlar adına;

‘ANNE OLMAK KUTSAL, KÜRTAJ İSE İĞRENÇ BİR ŞEYDİR AMA KÜRTAJA SEBEBİYET VEREN DURUMLAR DAHA İĞRENÇ OLABİLİR. BİZ KADINLARIMIZIN ARKASINDA DEĞİL YANINDAYIZ, HER NE OLURSA OLSUN ONLARIN SAÇININ BİR TELİNE ZARAR VERENLER BUNDAN SONRA İYİ DÜŞÜNSÜN diyebilen bir yürek görmek istiyorum.

Sevgiyle kalın…