Tanzimat Fermanı ile milletimizin değerlerinde başlayan çözülme devam etmektedir. Bu çözülmeyi tamir etmeye çalışanlar durumu daha berbat ediyorlar.
Tamir edilen, tamir edenin elinde kalıyor.
Biz kimiz, ne olmak istiyoruz?
'Biz kimiz*' sorusunun cevabı, mensubu bulunduğumuz milletimizin geçmişini ve geleceğini aydınlatarak nasıl yol almamız gerektiğini ortaya koyar.
Tanzimat Fermanı görünürde , ' Yeniden İslam'a' dönüşü ifade etmiş olsa bile esasta sistem olarak İslam'a sırt çevrilerek Batı- Hıristiyanlık dünyasına dönülmüştür.
O gün- bugündür tüm sorunlarımızın çözümünü orada aramaya çalıştık. Anayasadan- yasalara, eğitimden- askeri düzene kadar her şeyi kopyaladık. Tabir yerinde ise bindiğimiz aracı oradan aldığımız gibi bozulunca da onların parçalarıyla ve yine onların eğitim tezgahlarında yetişmiş ustalara yaptırdık.
Bir türlü biz olamadık.
Dıştan Müslüman Türk ama, mantalitemiz ise kötü bir Batı taklitçisi.
Orta Asya'dan yarı göçebe bir topluluk olarak, dünyanın en eski coğrafyasının stratejik bölgesi olan Anadolu'ya yerleşmiş bir milletin çocuklarıyız. Sekizinci yüz yıldan itibaren de şereflenmeye başladığımız yüce İslam'ın bu coğrafyada ve dünyanın çeşitli bölgelerinde savunuculuğunu, Müslümanların da koruyuculuğunu yaptık.
Bu aziz milletin misyonu budur.
Misyon sapması, beraberinde vizyonu da saptırır.
Gerek fert ve gerekse toplum olarak bu misyon kıvamına gelmedikçe biz, ' BİZ' olmamız zor ve hatta imkansızdır.
Ülkemizi ve milletimizi bölmeyi ve yok etmeyi temel politikası haline getirmiş Batı dünyasının reçeteleriyle tedavi olamayız. Yine tabir yerinde ise, Mercedes araba Reno parçalarıyla ne yürür ne de tamir edilir.
Adımız Kur'an-ı Kerim'de, 'MÜSLÜMAN' olarak konulmuştur. Misyonumuz da bu bu isme göre şekillenmelidir. Bu meyveye başka bir aşı tutmuyor ve tutmayacaktır.
Selam ve sevgi ile…[email protected]