İçinde bulunduğumuz Ramazan Ayı'nın başı rahmet, ortası mağfiret, sonu ise cehennem azabından azat olmaktır (kurtulmaktır).
Peygamberimiz(sav) bir Hadis-i Şeriflerinde, 'Oruçlunun uykusu ibadet, susması teşbih, ameli kat kat edilmiş, duası makbul ve günahı affedilmiştir.' buyurmuşlardır. (Kenzülummal).
Bir başka Hadis-i Şeriflerinde de, 'Herkim ruhsatsız ve hastalıksız olarak Ramazan'dan bir günün orucunu yerse bütün bir ömür oruç tutsa da onu ödemiş olmaz' buyurmuşlardır (borcun düşmesi ile fazileti karıştırmayalım). (Tirmizi, Savm).
Müslümanlar için son derece önemli bir hayır ve ibadet ayı olan Ramazan'ı asli fonksiyonundan uzaklaştıracak ve toplumu bu mübarek ayın ruhaniyetinden uzaklaştıracak etkinlikler yapmak çok çirkin ve yakışıksız olmaktadır.
Ramazan ayı eğlence ve festival ayı değildir.
Derinlemesine maneviyat köklerinin salındığı bu kutlu ayda tam da teravih saatlerinde bu ruhu olumsuzlayacak etkinliklerin tasvip edilmesi mümkün değildir.
Kişilerin kendi nefislerindeki yozlaşmaları kurumlaştırarak halkın önüne çıkarmak, yediden yetmişe toplumu ifsattır, bizzat yozlaştırmaktır.
Şair Pirfani feryadında şöyle diyor:
'Meydanlarda namaz kılan cüceler
Yalan, riya kokan düzme heceler
Festivale dönen kutlu geceler
Yeni uydurulan 'din' sizin olsun.'
Evet, bu yeni festival- eğlence anlayışının neresindeyiz ve neresinde olmamız gerekir?
Hesap eden var mı?
Kurtarmak ve diriltmekle yükümlü olduğumuzu ilan ettiğimiz değerleri bizzat yozlaştırmayalım.
Artık yeter diyoruz.
Hayırlı ramazanlar dileğiyle…