Herkese merhabalar. Yaklaşık bir hafta süren yıllık iznimin ardından tekrar sizlerle birlikteyim. Eğlenceli bir tatil geçirmiş olsam da insan işini ve geride bıraktıkları dostlarını özlüyor. Uzun bir araştırmanın sonunda iznimi nerde ve nasıl geçireceğime karar vermiştim. Planım uzun bir süredir aklımda olan görmek için sabırsızlandığım Alaçatı'ydı. Son yıllarda ciddi turist çeken İzmir'in gözde tatil beldesi Alaçatı. Çeşitli internet sitelerinden Otel bakarken Alaçatı çevresindeki otellerin çoğunlukla butik tarzda olduğunu gördüm. Şirin ve etkileyici duruyorlardı. Fakat benim hayalinde plajı ve kumu olan bir otel olmalıydı. Otel bulma sitelerinin yardımıyla Çeşme ve Alaçatı'nın birbirine yakın olduğunu fark ettim. Artık planlarım netleşmeye başlamıştı. Çeşme de bir otelde konaklayıp gündüzleri deniz ve Kum geceleri ise Alaçatı'nın şirin sokaklarında gezecektim. Yaklaşık 13 saat i aşan kendi aracımla yaptığım bir yolculuğun ardından Çeşme ye varmıştım. Denizi gerçekten büyüleyici duruyordu. Karadeniz'in tam aksine adeta bir çarşaf gibi sakin ve berraktı. Sabahları Çeşmenin denizinde zaman geçirirken ilk gecenin aksamının da soluğu Alaçatı da almıştım. Gerçekten heyecanlıydım. Uzun zamandır görmek istediğim o şirin kasabayı keşfetme vakti gelip çatmıştı. Aracımı park etme konusunda kaldığım her gün boyunca sorun yaşadığım bu güzel yerde herkes aynı dertten muzdarip. İlk sokağa adımımı attığımda ve yabancısı olanlar için sokaklar adeta bir labirent. O dar sokaklar adeta bir gelin gibi süslenmiş. insan gezerken hangi güzelliğe bakacağını şaşırıyor. Daha beldeye girerken sokakları kaplamış begonvillerin mis kokusu içinizi açacak cinsten. Sokaklar o kadar güzel ki adeta her adımı işlenmiş gibi. Dar sokaklarında atılmış masalarda sabah saatlerinde kahvaltıda genelde aile işletmesi olan mekanlarda ev reçellerini köy ekmekleri peynirler zeytinler ve zeytinyağlılar ile karşılanıyorsunuz. Akşamları ise Ege'ye hoş mezeler balıklar sofralarınızı süslüyor. Eğlenmesini ve gece hayatını sevenler için sabahın ilk ışıklarına kadar sokaklar ve mekanlar hareketli. Eğer Alaçatı sokaklarında yüksek topuklu ayakkabı ile geldi iseniz düşme riskiniz çok yüksek. Arnavut kaldırımı sokak taşları topuklularla yürümeyi gerçekten zorlaştırıyor.
Dikkatimi çeken bir diğer detay sokaklar da çöp bidonun olmaması idi. Eğer elinizde bir çöpünüz var ise tüm gece boyu taşımak zorunda kalabilirsiniz. Sokakların büyüleyici güzelliğini bozmamak için konulmamış olsa da sizi bu durum zorda bırakabilir. Gecenin sonlarına doğru İzmir'in meşhur olan kumrusu gibi midyesi de tadını damağınızda bırakıyor. Kendi aracımla gittiğim için ihtiyaç duymasam da Alaçatı da taksi bulmak adeta bir dert. Bölgede yaşayanlar yaz aylarında taksilerin talepleri karşılama konusunda yetersiz kaldığını belirtiyor.
Alaçatı ya yaklaşık 10 dakika mesafede olan Germiyan köyüne değinmeden edemeyeceğim. Bir köyün insanları bu kadar mı samimi bu kadar mı içten olur. Köye ilk girdiğiniz andan itibaren sizi 40 yıldır tanıyormuş gibi davranan gönlü zengin insanlar var bu köyde. Neredeyse bütün duvarlar beyaza boyanmış çiçek figürleri ile süslenmiş bu köyde. Köyün sokaklarında gezerken çocukluğumda en çok hayalini kurduğum köye gelen motosikletli dondurmacının dondurmam kaymak diye bağırmasını duyduğum an gözlerim fal taşı gibi açılmıştı.
Çocukluğumda ki gibi heyecanla dondurmacıyı durdurup dondurma mı eline aldığımda benden mutlusu yoktu. Eğer gerçekten samimiyet dondurmada, lezzet sanata dönüştürülmüş duvarlar görmek isterseniz Germiyan'a da mutlaka uğrayın. Şimdilik tatilden anlatacaklarım bu kadar. Kalın sağlıcakla…