n Demokrasinin en önemli ayaklarından bir tanesi de idare edenlerin tasarruflarında ve yapılan işlerde şeffaf olmaya dikkat etmelidirler. M. Kemal Atatürk “Milletime asla yalan söylemedim” demiştir. Yalan söylemek uyuşturucu kullanmak gibidir. Tatmin olmak ve tatmin edebilmek için daha fazla, daha fazla yalan söylemek durumunda kalınmaktadır. Özelikle, son yıllarda Türk siyasal yaşamının nasıl bir sis perdesi ve bulanıklık içinde olduğunu görmemek mümkün değildir. 1950 yıllardan itibaren demokraside attığımız adımlarda, bu idare şeklini benimseyebildiğimizi ve buna uygun bireyleri yetiştirecek şekilde, eğitim öğretim sistemimizi düzenlediğimizi söylememiz de mümkün değildir. Hep, M. Kemal Atatürk olsa idi, bunları şöyle yapardı, böyle yapardı, diye söze başlarız. Bu sözleri ben başa geçsem, böyle yapardım anlamında anlıyorum. Açıkça ifade etmek gerekir ise, bu sözlerin tümünün Atatürk’ün bize bıraktığı Cumhuriyete ve Demokrasiye aykırı olduğunu hiç de düşünmeyiz. Atatürk, kurarak Türk Gençliğine armağan ettiği idare sisteminde, pozitif bilim ve akılcılığın önde olmasını istemiştir. Türkiye’nin her zor durumda kaldığı zaman insanüstü güçlerden medet umulmamasını, gerçek gücün “Damarlarındaki asil kanda olduğunu” ifade etmiştir. Yalnız, 622 yıllık Osmanlı idaresinde “kula, kul olmak” alışkanlığı herhalde damarlarımıza işlemiş olduğu için, birey olma ve bir şeyler yapabilmenin gücünü kendimizde göremiyoruz. Kula kul olmak anlayışı ortaya çıkmakta; Bizim düşünmemize gerek yok, zira bizim için en iyisini düşünen veya düşünenler var ifadesi bizi rahatlatmakta mıdır?

n

n Türkiye’de her şeyin, ülkenin sorunlarına sahip çıkacak ve kendine güvenen nesillerin yetişmesi ile halledileceği inancındayım. Şimdiye kadar olduğu şekilde kimilerinin bize gösterdiği yollardan değil, kendi yolumuzdan kendimiz gitmeliyiz. Ülkeyi idare edenlerin, her yılın 365 günü ve ülkenin dört bir yönünde değişik inançta insanların olduğunu unutmamaları gerekir ve bu insanları vebali ülkenin idaresinde olanların omuzlarındadır. Elbette, halk içinde en muteber nesne devlet olmaktır , ama bunun ağırlığı da oldukça fazladır. Devlet olmak, nimetlerinden istifade etmek değil, hadim-i millet, milletin hizmetçisi olmaktan geçer.

n

n Her gün yataktan kalkarken bu gün, Ülkemiz ve bizim için kötü bir şeyler olabilir diyerek, huzursuzlukla uyanmak çok kötü bir durumdur. Ayrıca, yanlış ile doğrunun birbirine karıştığı durumda ve olayların üzerindeki sis perdesini kaldırmadan sıhhatli düşünmek de zordur. Bu durumda bizler, kendi duyumlarımıza veya hislerimize göre hareket etmek durumundayız ve taraf olmaya zorlanmaktayız. Bütün bunların üzerinde, bu kadar fikir ve haber kirliliği karşısında ne yapılacaktır, bunun cevabını vermek de oldukça zordur. Birisinin tamamen kara dediği şey, diğerinin dediği gibi tamamen beyaz olabilir mi ? Elbette, bunun böyle olmaması gerekir. Şeffaf olmayan bir ortamda, kimin doğru, kimin yanlış olduğunun bilinmediği veya büyük bir çoğunluğun popülizm yaptığı bir ortamda, Ülkenin çıkarlarının bir tarafa bırakılarak şahsi çıkarlar için kıyasıya bir mücadelenin yapıldığına inanıyorum. Hangi siyasi düşünce veya hangi fikirde olursa olsun, vatan sevgisi olduğu zaman, bütün düşüncelerin bir tarafa bırakılarak, vatan ve millet sevgisi etrafında birleşmek mümkündür. Benim şahsi fikrim odur ki, gerek iktidar ve gerekse muhalefet son yıllardaki olaylarda sınıfta kalmıştır. İktidarların, muktedir olarak idare etmeleri, hak ve hukuktan taviz vermemeleri ve hukukun üstünlüğüne inanmaları gerekir. Zira, hukuk demokrasinin temel ayaklarından biridir. Bütün idare edenler dahil herkese lâzımdır ve işin tuhaf tarafı hukukçulara daha fazla lâzımdır.

n

n Devlet idaresi ve özel olarak iktidar ve bunun ortağı olan muhalefet için bir fazilet ve ülkeye hizmette yarış olması lazım gelir. Fakat, iktidar ile muhalefet arasındaki mücadelenin aleniyet ve şeffaflık içinde de olması gerekir. Herkes bir şifre ile konuşuyor, delillere istinat etmeyen ithamlarda bulunuyor. Kimileri buna cevap veriyor ve tekrar konuşuluyor ve cevap veriliyor. Ben sıradan bir insan olarak bunlardan ne anlam çıkaracağımı bilemiyorum. Açıkça ifade ediyorum ki, şifreli ve karanlık ifadeleri de sevmiyorum. Herkesin ülkemizin çıkarlarını önde tutarak, şeffaf olarak konuşacağı günleri özlemle bekliyor, saygılarımı sunuyorum.

n