İçinde bulunduğu bu konjonktürde artık süper güçler, birbirleri ile çatışmaktan ziyade, dünyanın yer altı ve yer üstü servetlerini paylaşma yoluna girmektedir. Bunun anlamı şudur ki, süper güçler hayat seviyelerini düşürmeden, kendi aralarında anlaşarak, büyük bir kepçe ile dünyayı karıştırmaktadır. Rivayet odur ki, Mihail Gorbaçov (1931- ), aynı dönemdeki ABD Başkanı George H.W. Bush (1924- )'a 'Rusya ile Amerika bir savaşa tutuşacak olsa, ancak biz birbirimizin yüzünü çizeriz, ama diğer ülkeler perişan olur' demiştir. Artık birbirlerinin yüzünü bile çizme durumunda bulunmamaktadırlar. Dünyada, üç kuruş çıkar için kendi milletini bile kırımdan geçiren Müslüman liderler bulunmaktadır. Açıkça beyan edilmemekle birlikte, ABD ile Rusya'nın, Ortadoğu'da birçok konuda anlaştıkları ayan beyan ortadadır. Birbirinin gözünü çıkarabilecek kadar birbirlerine düşman olan iki gücün birbirine gülücükler dağıtırken dişlerini gıcırdattıkları ortadadır. Bu bakımdan, Türkiye'nin güneyindeki koridorun dışında, Suriye'de Rusya'nın borusunun öttüğü de bir gerçektir.
Türkiye haklı olarak, güneyindeki bu koridorun oluşmasını istememiş ve bundan dolayı Fırat Kalkanı harekatına başlamıştır. TSK desteğindeki ÖSO, Rakka'ya yaklaşmış olmakla birlikte, bu safhada ilerleme durmuştur. Buna karşılık olarak Suriye'de, Esad güçleri Rusya'nın da yardımı ile Halep'i tarumar ederek almış görülmektedir. Türkiye'nin de etkisiyle, bir ateşkes sağlanmış olmakla birlikte; bunun sonunda Türkiye 100 binin üzerinde Halep'ten mülteci akınına uğrayacak gibi görülmektedir. Türkiye'nin Rakka'dan ileriye yapacağı bir harekatta, Rusya'nın desteklediği Esad güçleri ile karşı karşıya geleceği mutlaktır. Ülkemiz ile Rusya'nın arasının düzelmeye doğru gittiği bir durumda, yeni bir krizin ortaya çıkması işten değildir. Bu bakımdan, TSK'nın bu durumda izleyeceği rotanın ne olacağı, bir açmaz olarak ortadadır. Türkiye, Rusya'ya rağmen Esad güçleri ile bir savaşa girebilir mi? Bunu bilmek zordur.
Bunun yanında Türkiye tarafından Fırat Nehri'nin batısı kırmızı çizgi kabul edilmişti. Bu husus ABD'ne müteaddit defa söylenmesine rağmen, Membiç'teki PYD güçleri, buraları terk etmemekte kararlı görülmektedir. ABD'ye rağmen, Türkiye, Membiç'e bir harekat başlatabilir mi? Bu da bilinmez bir durumdur. Burada üzerinde durulması gereken diğer husus ise, Fırat'ın batısından PYD çekilse veya harekat ile alınsa bile, Fırat Nehri'nin doğusundan başlayarak, Irak'a kadar uzanan hat, ülkemiz için kırmızı hat olmayacak mı? İşte bu da bilinmez bir durumdur. Buna ilave olarak, Hatay'ın burnunun dibinde olan, Afrin'in durumu ne olacaktır. Şimdiden bunları bilmek, tahmin etmek mümkün değildir.
Bir şeyi açık olarak burada ifade etmek gerekir ki, TSK'nin desteğindeki, Esad'a muhalif olan OSÖ ordusu gereken performansı gösterememiştir. Yukarıdaki açıklamaların ışığında Suriye'de, Türkiye bir açmaz içindedir. Akılları bir incir çekirdeğini doldurmayan Arap liderlerinin halklarına reva gördükleri kıyımlar asla affedilemez bir durumu ortaya koymaktadır. Rus Büyükelçisi, Andrey G. Karlov'a yapılan suikast, Suriye'deki olaylarla doğrudan ilişkilidir. Türkiye-Rusya ilişkilerini bozmaya yöneliktir. İki ülkenin provokasyona gelmemesi ise ortak aklın sonucudur. Öncelikle de yapılmak istenen kumpası boşa çıkarmış olarak görülmektedir. Yalnız, güneyimizde PYD'nin açmaya çalıştığı koridor ise, ülkemiz için büyük tehdittir ve bizi ABD ile karşı karşıya getirmektedir. Saygılarımla.