Abdullah Öcalan davasının hayatta olan resmi müdahillerinden sadece birisiyim. Abdullah Öcalan'ın kim olduğunu, hangi suçla İmralı'da yargılandığını balık hafızalı olanlar unutmuş olabilir .Ama o zamanın şehit aileleri anneleri, babaları kardeşleri, eşleri, çocukları başta olmak üzere asrın davasını İmralı'dan ve Mudanya'dan günlerce takip eden mağdur yada gazeteci kimliğine sahip hiç kimsenin unutması mümkün değildir. Teröristbaşı ,bebek katili Abdullah Öcalan her türlü uluslararası baskıya rağmen en adil şekilde bağımsız Türk Mahkemesinde hak ettiği şekilde yargılanmış ve yasalarımızın belirlediği en ağır ceza olan idam cezası ile hakkında karar verilmiştir. Verilen karar hiçbir şehidimizi geri getirmeyeceği gibi hiçbir gazimizin kaybettiği en küçük bir uzvunu dahi yerine getiremeyecek olmasına rağmen ,karar vicdanları rahatlatan şehit annelerinin yüreğine su serpen adil bir karar olarak tarihe geçmiştir. Ancak bağımsız mahkemelerimizin verdiği bu idam kararı koalisyon hükümetinin elinde bomba olmuştur .


Her seferinde şehit ailesinin yanında olduğunun altını çizen koalisyon ortağı MHP ve onun lideri Devlet Bahçeli bile bu mahkeme kararının derhal TBMM Genelkuruluna gönderilmesini kayıtsız şartsız sağlayamamıştır. Apo'nun idam dosyasının Başbakanlık'ta bekletilmesi kararına sayın Bahçelin'nin şartlı destek vermesi bile o idam sephasının kurulamayacağı sinyalinin tamda kendisiydi.Bunlar bizim dışardan gördüklerimiz ve olayın mağduru olarak bizim düşündüklerimiz. Sayın Devlet Bahçeli'nin gerekçeleri sadece kendisini teselli eder . Biz şehit aileleri o dönem sayın Devlet Bahçeli'den hükümeti bozmasını bekledik. Şehit ailelerinin haklı beklentisi dikkate bile alınmadı. Öcalan'ın idam dosyası ortak bir açıklamayla yani Ecevit, Bahçeli ve Yılmaz tarafından Başbakanlıkta bekletilmesine karar verdiler. Bu kararı verenler şehit ailelerinden ve gazilerden gelen her türlü tepkiyi göze alarak böyle bir adım attılar. Oysaki biz şehit aileleri Sayın Bahçeli'nin daha dik durmasını koalisyonu o aşamada bozmasını çok bekledik ama kimse koltuktan vazgeçmedi. Sayın Bahçeli'de ortaklarıyla birlikte Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin vereceği nihai kararı beklemeyi kabul etti. Oysaki o dönemde Avrupa İnsan Hakları mahkemesi kararları ülkemizi bugünkü gibi sıkı sıkıya bağlamıyordu. Çünkü yasalarımızda ve anayasamızda idam kararı vardı. Buna rağmen Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin vereceği karar bahane edildi. Öcalan'ı idam edip tazminatı neyse ödemeliydik ama o cesareti Öcalan'ı asmama sözü verenler gösteremedi. Bahçeli o dönem MHP tabanını yatıştırmak ve zirve kararını anlatmak için büyük bir çaba gösterdi. Belki tabanı kısmen ikna oldu ama biz mağdur şehit aileleri ne o gün nede sonrasında o zirvede alınan karar konusunda yıllar geçmesine rağmen hiç ikna olmadık. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ağır bastı ,siyasi aktörler siyasi oyunlarla filim çevirdiler, 35 bin insanımızın katili ,bebek katili Öcalan birilerine söz verildiği gibi idam sephasından elbirliği ile hızlı bir şekilde alındı. Şimdi bebek katilini vergilerimizle İmralı'da beyler paşalar gibi besliyoruz. Ama onun şehit ettirdiği hiçbir şehidimiz bir daha aramıza dönemedi. O anneler o babalar evlat hasreti ile yaşamlarını tamamlayarak birer birer aramızdan ayrılmaya devam ediyorlar .Hepsinin de gözü açık gidiyor, çünkü bebek katilinin asıldığını dünya gözü ile göremedik. Bu olayda en küçük dahi vebali olanları ne dün, nede bugün affetmiyoruz.
2020 yılının aralık ayına damgasını vuran Selahattin Demirtaş Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararı Türkiye'de siyasileri hop oturtup hop kaldırıyor. Biz bebek katilinin mağdur ettiği şehit aileleri Selahattin Demirtaş İnsan Hakları Mahkemesi kararı ile geçmişte yaşadıklarımızı hatırladık .Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Kararlarını tanımayız diyenler gerçekten tanımayacaklar mı, bunu yaşayarak göreceğiz. Ama şu bir gerçek ki Selahattin Demirtaş kravatlı teröristtir. .PKK terör örgütü ile aynı çizgide hareket etmiştir. Selahattin Demirtaş'ın Genel Başkanlığını yaptığı o terör sevici parti hiçbir şekilde terör örgütü ile arasına kalın çizgi koymamış terör örgütünü reddetmemiştir. Dağa insan kaçıran böyle bir partinin hala faaliyetlerine Türkiye'de yasal olarak devam edebiliyor olması Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin suçu değildir. Burada gerekli yasal düzenlemeyi yapacak olanlar bellidir. Bunu yapmayıp Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Kararına uymayız diyenler bu garip çelişkiye ne kadar direnecektir ,bilmiyoruz. Biz şehit yakınları şehitlerimizin kemiklerini sızlatmayacak somut adımlar bekliyoruz. Buna hakkımız var.