Önceki gün bizim gazetede, bir köşe yazısında TGRT ile ilgili çeşitli iddialar vardı...
Bu iddiaları tekrarlamak istemiyorum...
Ancak, ben de bildiklerimi vicdan süzgecimden geçirip,
yazmak istiyorum...
Enver Öreni eskiden beri tanırım...
Camiada adı Enver Abidir...
Gecesini gündüzüne katıp, sağlığını kaybetme pahasına ortaya koyduğu hizmetler, tartışılmayacak kadar büyüktür...
Önce basın dünyasındakileri bir sayalım...
Türkiye Gazetesi, İhlas Haber Ajansı ve TGRT...
Hepsi de binlerce gazetecinin ekmek yediği, saygın kuruluşlardır...
Özellikle de İhlas Haber Ajansı...
Dünyanın her yerinde, dev ajanslarla yarışıyor ve bir Türk gazeteci olarak, başarıları bize gurur veriyor...
Enver Örene imkanları yeter de artardı bile,
bu kadar sıkıntıya gerek var mıydı?..
Mesele; kendi zenginliği değildi ki...
Mesele; işsize iş, aşsıza aş vermekti...
Öyle de yaptı, yapıyor zaten...
Ekonominin bozulduğu bir dönemde, finans grubunda sıkıntı yaşanmıştı...
Başkaları devletin sırtına yüklediği borçlarla kaçarken,
o ödeyebilmenin çaresini aradı durdu...
Aslında yasal anlamda sıkıntısı da yoktu...
Diğerleri gibi ödemeyebilirdi...
Ancak, o inancının gereğini yapmalıydı...
Kul hakkı yemek günahların en büyüğüydü...
Onu Enver Ören yapan değerleri yıkmak aklının ucundan geçmiş olsaydı, İhlas sözcüğünü seçer miydi?..
Enver Örenin binlerce insanı mağdur etmemek için katlandığı fedakarlıkları bilen biliyor...
Hani bir söz vardır; Yiyen bilmez, doğrayan bilir diye...
Davulun sesi de uzaktan hoş gelir...
Ben onu bunu anlamam!..
Borcunu ödeyen ve ödemek için didinen insan, namuslu insandır...
Ama maalesef kavramlar birbirine karıştırılmıştır...
Hortumcular bu ülkede Türkiye seninle gurur duyuyor tezahüratlarıyla cezaevlerinden çıkmadı mı?..
Hırsızlara alıştık ya, namuslu insanlar bir tuhaf geliyor bize...
Acı olan da bu...