Ülkedeki neredeyse bütün futbolseverlerin ortak kanısı, Samsunspor'un play-off turunun favorisi olduğu yönündeydi. Ligin son haftası hepimizin ekranlardan izlediği tiyatro şöleninin ardından yeni bir sayfa açıp, mücadeleye yeniden başladığımızı tüm ülkeye duyurduk. Sosyal medyada destek ve birlik mesajları yayınlandı. Fakat dün oynanan Altınordu maçıyla birlikte bir kez daha hevesimiz kursağımızda kaldı.

Sezon başından bu yana hep iyimser bakmaya çalıştım ve ne yazık ki her seferinde yanıldım.

Geldiklerinde uçacak, kaçacak diye lanse edilen Gyasi, Plumain gibi yabancı transferlerin yeteneksiz değil formsuz olduğunu düşünmek istedim. Haftalarca kendilerinden patlama bekledim, elimizde patladılar. Yanıldım.

Takımın ne oynadığı belli değildi. Ne doğru düzgün bir hücum planı vardı ne de bir duran top organizasyonu izleyebildik. Düzeleceğine inandım, yanıldım.

Ertuğrul Hoca takımın başına geldiğinde gerçekten sevinmiştim. Bizden biri olarak gördüğüm ve bu armanın ağırlığını bildiğini düşündüğüm için kendisine çok güvenmiştim. Ayrıca, süper lig şampiyonluğu apoletine sahip olduğu için de oyuncu grubunun kendisine ekstra saygı duyacağını düşünüyordum. Yanıldım.

Takım içinde takımı sabote eden bir grup olduğu ortaya çıktığında bu oyuncuları Yüksel Yıldırım kadro dışı bıraktı. Takımı birilerinin karıştırdığı bilgisi başkanın kulağına gidene kadar bu sorunun Nuri Asan Tesisleri içinde çözülmesi gerekirdi. Bunu da çözmesi gereken, çözmesi beklenen isim şüphesiz Ertuğrul Sağlam'dı. Kendisi bu sorunu çözemediği gibi, o dönem yaptığı bir basın toplantısında oyuncuların ekstra prim isteğini dile getirerek dışarı yansıtmış ve gündeme getirmiş oldu. Otorite ve liderlik bakımından Ertuğrul Sağlam ne yazık ki hayal kırıklığı yarattı.

Tüm bunlara rağmen rekabet anlamında ligin en vasat sezonu olmasından dolayı hep yarışın içinde kaldık. Giresun'a içerde kesinlikle kaybetmeyiz diyordum, yanıldım. Giresun maçından sonra ligi kayıpsız tamamlarız diyordum, yanıldım. Elimize geçen bütün fırsatları geri teptik.

Kadromuzdaki futbolcu topluluğu ve teknik heyet, 9 Mayıs akşamı Adana'daki maçtan sonra Demirsporluların havai fişek gösterilerine maruz kalınca, takım otobüsü taşlanınca bunu bir gurur meselesi yapıp play-off maçlarına hızlı bir giriş yaparak ortaya ruh koyarlar diye bekledim ve yine yanıldım.

Ligin 26.haftasında deplasmanda oynanan Altınordu maçına gördüğü kırmızı kartlarla damga vuran(!) Gökhan-Nadir ikilisi bu maça da damga vurdu. Nadir ceza sahası içinde rakip oyuncuya çok şık bir asist yaparak Altınordu'nun 1-0 öne geçmesini sağlarken, Gökhan da penaltıda topu kaleciye ikram etti. Bahsettiğim o maçtan sonra kadro dışı bırakılması gereken Gökhan Alsan'ın, dünkü maçın en kritik anında penaltı vuruşunu kullanmak üzere topu eline alışını hayretle ve endişeyle izledim. Zira kendisi de o an atabileceğine inanıyormuş gibi bir görüntü vermedi.

Takımın bu turu çevirebileceğine dair en ufak bir ışık vermiyor oluşunun, oradan mağlup dönmekten daha can sıkıcı olduğunu düşünüyorum. Maçı kaybetmekten daha önemlisi, inancımızı kaybettik.

Sezon boyunca iyimser bakmaya çalışarak yanılan ben oldum, umarım cumartesi günü de yanılan yine ben olurum.