Gündem öyle yoğun ki insan günde birkaç yazı yazası geliyor.
Bu arada Dünya Kadınlar Günü yazımızla meşgul olurken üç önemli gündem maddesi gelip geçmiştir:
Bunlardan birincisi 12 Mart 1921: İstiklal Marşı'mızın 98. yıldönümü ve yazarı Mehmet Akif Ersoy'u Anma günü.
İkincisi 12 Mart 1971 Askeri Muhtırasının (askeri darbe) 48. yılı: Rabbim bir daha göstermesin.
Üçüncüsü ise 14 Mart Tıp Bayramı yani doktorlarımızın ve diğer sağlık çalışanlarımızın Günü de diyebiliriz. Doktorlarımıza sordum: 'Hocam karşılıklı anlayış yeterli derken', Sayın Valimizin bir cümlesini ilave edeyim demiştir: 'BİR TEBESSÜM'…
İstiklal Marşı'mız, aziz milletimizin en zor zamanlarında Birinci Büyük Millet Meclis'i tarafından kabul edilmiş asgari müşterekler mutabakatıdır. Buna, 'MİLLİ MUTABAKAT METNİ' de diyebiliriz.
O gün Meclis'i meydana getiren her ırktan insanlar imza atmışlardır. Türk'ü, Arap'ı, Çerkez'i, Abaza'sı, Arnavut'u ve daha kim varsa hepsi, ama hepsi ayakta birlikte okumuşlar ,birlikte alkışlamışlar ve birlikte kabul etmişlerdir.
İşte bu mutabakatın yazarı Mehmet Akif'i rahmetle anmak, minnet duygumuzu O'na ve o günkü Meclis arkadaşlarına ifade borcumuzdur.
Akif de bizden onu istiyor:
Toprakta gezen gölgeme toprak çekilince, / Günler şu heyulayı da er geç, silecektir.
Rahmetle anılmak, ebediyet budur amma, / Sessiz yaşadım, kim beni, nereden bilecektir?
Bir canlı izin varsa şu toprakta, silinmez, / Ölsen, seni sırtında taşır toprağın altı.
Ey gölgeden ümmid-i vefa eyliyen insan! / Kaç gün seni hatırlatacaktır şu karaltı?' diyen Akif'i ölümünün 83. Yılında rahmetle anıyoruz.
Denebilir ki, Akif ölmeden her gün her saatte doğan bir insandır.
Kendi ifadesiyle, 'toprakta gezen gölgesine toprak çekildiğinde o gün doğmamışların torunları bile bugün O'nu rahmetle anmaktadır.
Ve O, Türkiye'de üzerinde en çok konuşulan ve yazılan bir şair, yazar ve mücadele adamıdır. O'nu tekrar rahmet ve minnetle anıyoruz. Ruhu şad olsun.
Bir Fatiha ile her gün doğan bu insanı UĞURLUYORUZ…