Dile kolay tam 39 yıl önce başladığım üniversite öğrencilik maceram 35 yıl önce ziraat mühendisi olarak mezun olmamla hayat mücadelesine dönmüş, kısaca meslekte 35 yılı tamamlamışım. Geçen 35 yılda çok tecrübe yaşadık, çok şey öğrendik, tabi asistanlık dahil üniversite kürsüsün de geçen süremde 35 yılı dolduruyorum. Öğrencilerim arasında mesleğine aşık hoca olarak anılabilmek en önemli gururumdu. Gerçekten de mesleğimi sevdim, ziraat mühendisliği mesleğinin çok kutsal bir meslek olduğuna inandım ve öyle yaşadım.
Toplumda yaşam şekline baktığımızda kentsel yaşam ve kırsal yaşam olarak iki ana yaşam şeklinin olduğunu görüyoruz. ziraat mühendisleri olarak bizler kentsel yaşama hizmet etme gururunu yaşarken asıl muhatap olduğumuz kesim kırsaldır. Toplumsal olarak baktığımızda köylülük ve çiftçilik çoğumuzun hayatında bir olgudur ve bir tarafından bize dokunmaktadır. Kırsal kesimde yaşayan insanların refah seviyesini yükseltebilmek, gelirlerini artırarak toplum içerisinde insanca yaşayabilecekleri bir hayat standardına kavuşmalarını sağlamak ziraat mühendislerinin ana sorumluluğudur. Tabi ki ülke tarımının gelişimi, kendi kendine yeten ülke olma arzusu ve hatta geniş interlandına hitap edebilme ülküsü her Ziraat Mühendisinin hayal ve hedefidir. Ancak kırsal alanda yaşayan ve ana mesleği çiftçilik olan insanlara sahip çıkmadıktan ve genç nüfusu kırsal kesimde tutamadıktan, köyde yaşayan 25-30 yaşında yeni evli bir çiftçi ailesinin sosyal geleceğini, çocuklarının eğitim ve geleceğini, sosyal yaşamını düzenleyip iyileştiremedikten sonra böyle bir ülküden bahsetmek hayalcilik olacaktır.
Ziraat mühendisleri bulundukları konum itibariyle kentsel yaşamın içine dahil olan, ancak yaşadıkları ve hizmet ettikleri camia itibariyle kırsal yaşamla bütünleşen yegane meslektir. Her iki alanda yaşayan insanlarla muhatap olan ve birinin üretimine, diğerinin tüketim materyalinin sağlanmasına hizmet veren bir meslektir. Özellikle bu mesleği seçen ve gönül veren genç meslektaşlarıma ifade etmek isterim ki 'Başarı, mesleğinizi sevmeden ve mesleğinize sahip çıkmadan geçmektedir. Bu ülke kalkınacak ve geleceğe umutla yürüyecekse sizin sayenizde yürüyecektir. Gelecek sizindir.'
Üniversitelerimiz, mühendislerimizin yetişmesi ve şekillenmesinde temel organımızdır. 1980'lerden sonra ülke olarak tarımı ihmal etmeye başlamamız ile üniversitelerde ziraat fakülteleri ve ziraat mühendisliği eğitimi her geçen gün irtifa kaybetmiştir. Eğer bu ülke geleceğe emin adımlarla yürüyecekse, ziraat fakültelerine gelen öğrenci kalitesi yukarı çekilmeli, Akademik camiada iğneyi kendine batırmalı ve günümüzün şartlarına uygun, teknolojiyi takip edebilen ve dünya ile rekabet edebilen bir ziraat mühendisliği eğitimini uygulamaya koymalılar. Hocalarımızdan başlayarak her alanda bu meslekli ilgili kişiler rahat koltuklarından, sırça köşklerinden çıkarak, araziye inmeli, çiftçiyle, köylüyle buluşmalı ve eğitimini buluşturmalıdır.
Elbette ziraat mühendisliği mesleğinden destek gören çiftçi ve köylülere bir çift lafımız olacaktır, 'Genç ziraat mühendislerine sahip çıkar ve onlarla el ele yürürseniz bu ülkenin yarınlarını sizin ve tarımın elinde olduğunu birlikte yaşar ve görürsünüz, gelecek tarım ve tarımsal üretimden geçmektedir'.
Bu konuda yazılacak ciltler dolusu yazı var ancak son sözümü ülkeyi yöneten yöneticilerimize ve siyasetçilerimize söylemek isterim, 'Türkiye'yi seviyorsanız, bu ülkeyi muasır medeniyet seviyesine taşımak istiyorsanız ülkenin kurtuluşu tarım ve tarıma dayalı sanayidedir. Bu anlamda Tarıma sahip çıkınız, özellikle ziraat mühendisliği mesleğinin daha büyük ideallerle hizmet edebilmesinin alt yapısını kurunuz, 35 yılını geride bıraktığım bu mesleği hak ettiği yere getiriniz'.
35 yılın sonunda öğrendiğim en önemli olgu 'ÜRETİM, ÜRETİM, ÜRETİM…'