'Tohum saç, bitmezse toprak utansın' demiş üstat Necip Fazıl. Bu cümle sayfalarca yorumu içinde barındırmakta, anlayabilene ciltler dolusu mesaj vermektedir.
Tarım ve toprak üzerine o kadar çok yazan, çizen ve konuşan var ki, zannedersin bu ülkenin yüzde doksanı tarım uzmanı. Tarım ve tarımı uğraş edinen çiftçilik çok özel bir alan ve meslektir. Yarım doktor adamı candan eder misali, tarımı yarım yamalak bilenler konuşursa, hele birde tarımı yönetmeye kalkarsa sonuç geldiğimiz nokta olmaktan kurtulamaz. Yıllardır tarımı, ziraatçılardan başka herkes biliyor, konuşuyor ve yönetiyor. Bu ülkenin son kırk yılında maalesef süreç genelde böyle işlemiş. Elbette doğru yapılanlar olmuş, bilgili insanlar işin başına geçtiği dönemler olmuştur, ancak konuya vakıf olmayan insanların müdahaleleri bunların gayretlerinin ve mücadelelerinin yarım kalmasında etken olmuşlardır. Burada suçlu aramak yerine çözüm üretmek ve yol gösterici olmak temel sorumluluğumuz ve görevimiz olmalıdır. Hocam bizi dinleyen yok ki, itirazlarını duyar gibiyim, biz anlatalım, mücadele edelim, elbet bir gün anlayan da dinleyen de olacaktır. Çünkü bu ülkenin tarımdan başka çıkış yolu yoktur, tarım ve tarıma dayalı sanayiyi geliştirmediği sürece sıkıntıların devam etmesi kaçınılmazdır.
Ülkemizde her geçen gün daha da kötüye giden tarım ve tarımsal üretimimizin kurtuluşunda geçen yazımızda Köylülükten çiftçiliğe geçişi anlatmıştık. İkinci önemli aşama amatör üretim anlayışından kurtulmak ve profesyonel tarıma geçebilmektir. Ülkemizin belirli bölgelerinden başlayarak tarımsal üretim alanları ve buralarda oluşturulması gereken profesyonel işletme büyüklükleri belirlenmeli, bu işletmeler eğitilmiş ve mesleği çiftçilik olan insanlarca yönetilerek profesyonel tarıma geçilmelidir. Örneğin A ili hayvancılık alanında üretime uygun bölge, bu ilde 10-15 adet kapasiteleri 50000- 100000 olan büyük baş işletmeler kurulmalı ve her bir işletme bir modern fabrika mantığında yönetilmelidir. Dünya ile rekabet edecek isek, tarımda 80 milyonu değil de 380 milyonu bakacaksak mutlaka profesyonel işletmecilik anlayışına geçmeliyiz. Bu işletmeler hem dünya ile rekabet edebilecek, hem de sertifikalı üretim yaparak ihracat ve ithalat dengesini kuracaktır.
Dünya tarımı ve tarımsal üretiminde, her çiftçiye 3-5 büyük baş, 5-10 küçükbaş, 10-15 dönüme tohum ve ilaç desteği ile tarımsal kalkınma dönemi çoktan bitmiştir. Ülkemiz gibi küçük aile işletmeciliğinin yaygın olduğu ülkelerde elbette bu destekleri tamamen ortadan kaldıramayız, ancak asıl destek ve hedefimiz her ilde 300-500 adet tarım işletmesi kurarak ülkeyi tarım fabrikalarına döndürmekten geçmektedir. Bu amaçla Tarım Bakanlığımızın ve ilgili birimlerin revize edilmesi, destekleme politikalarının bu amaca yönelik düzenlenmesi, yerel yönetimlerin de bu konuda yetkin ve hazır hale getirilmesi gerekmektedir. Tarımda üretim kadar ürettiğiniz ürünü işleyebilme, pazarlama ve değerlendirme de önemlidir. Profesyonel tarım ve tarım işletmelerinin tamamı bu mantık çerçevesinde planlanmalıdır.
İlgili ve yetkililere bir daha seslenmek boynumuzun borcudur, 'Ülkemizin kurtuluşu tarım ve tarıma dayalı sanayi ile mümkündür'. Bu sese kulak verelim, geleceğimizi ve tarımımızı kurtaralım, sadece kendine yeten ülke değil, geniş interlandına yeten ve bu alanın tarımsal piyasasını yöneten ve yönlendiren ülke olalım.