Türkiye Cumhuriyeti Devletinin Amerika ile güçlü ilişki kurması, 2.Dünya Savaşı sonrasında Sovyet yayılmasını ve kominizmi önlemek amacıyla önerilen Marshall Planı ile başlamıştır. Türkiye yardım planlanması için Paris' te yapılan görüşmelere katılmasına rağmen fiilen savaşa katılmamış ve 2.Dünya Savaşının yol açtığı yıkımdan etkilenmemiş olması gerekçesi ile 3 Nisan 1948 tarihinde ABD tarafından onaylanan yadım planına dahil edilmemiştir. Türkiye ve ABD arasında yürütülen uzun görüşmeler sonucunda 4 Temmuz 1948 tarihinde plana Türkiye de dahil edilmiştir.
ABD yaptığı yardımı kendi önerisi ve projeleri onayı şartına bağlamıştır. ABD yardımı özellikle Ziraat, Madencilik, alt yapı ve milli savunma alanında kullanılmaya başlanmıştır. 1950 yılında Kore' ye asker göndermemiz ve 18 Şubat 1952'de TBMM'nin onayı ile NATO'ya dahil olmamız ile ilişkilerimiz olumlu yönde gelişmiştir. Yardım yapılan tüm ülkelerde sağlanan ekonomik refah ve güven ortamı ABD' ye olan güveni de artırmıştır.
Peki, ne oldu da ABD'ye olan güven zayıfladı? ABD'den yardım alan ülkeler kominizim tehlikesine karşı güvence sağlayayım derken ABD'nin güdümüne girmişlerdir. ABD verdiği yardım kapsamında iç işlerimize müdahale etmeye başlamış. Atatürk döneminde kurulmaya başlanan savunma sanayii de kaynak sağlanmadığı için zaman içerisinde bitmiştir. Ülkemiz savunma sanayinde özellikle ABD ve NATO devletlerinin güdümüne girmiştir. Ülkemiz bağımsız olarak ne zaman bir adım atmaya çalışsa karşılığı askeri bir müdahale olmuştur. Bu bağlamda yapılan 1960 darbesini, 12Mart 1971 Muhtırasını, 12 Eylül 1980 Darbesini, 15 Temmuz 2016 darbe girişimini sayabiliriz. Zaman içinde Türk halkının ülkemizdeki olumsuz her girişimin arkasında ABD ve NATO'nun doğrudan veya dolaylı olarak etkili olduğunu anlaması ABD 'ye olan güveni de azaltmıştır.
1974 Kıbrıs müdahalesi sonrası ülkemize uygulanan ambargo, daha sonraki dönemde ülkemiz insanlarının sağ-sol ve etnik olarak birbirine düşürülmesi, 12 Eylül Darbesi için zemin oluşturulması, bölge ülkelerinin yeniden dizaynı kapsamında 1980-1988 yılları arasında İran ve Irak'ın 8 yıl birbiriyle çarpıştırılması,20Mart 2003 de ABD öncülüğündeki koalisyon kuvvetlerinin Irak'ı işgali, 4 Temmuz 2003 günü Kuzey Irak'ın Süleymaniye kentinde karargah kurmuş bulunan 11 Türk Silahlı Kuvvetleri mensubunun ABD askerleri tarafından zor kullanarak alıkonulması ve başlarına çuval geçirilmesi, 27 Kasım 2015'te DEAŞ Terör örgütüyle müdahale kapsamında Suriye topraklarına girilmesi ve PKK/YPG Terör örgütüne ABD tarafından yapılan her türlü destek bu kapsamda değerlendirilebilir.
Yukarda saydığım tüm faaliyetler Türk Milletinin ABD'ye olan güvenini bitme noktasına getirmiştir. ABD terör örgütleri ile ilişkisini kesmeli, Türkiye ile olan ilişkilerinde kaybettiği güveni yeniden sağlamak için gerekli çalışmaları bir an önce başlatmalıdır.
Sonuç olarak, 'Devletlerarasında dostluklar yoktur, menfaatler vardır' kuralından hareketle, verilen sözleri tereddütle karşılamalı, ülkemizin milli hedeflerinden taviz vermemeli, milli menfaatlerimizi ön planda tutmalı ve daha müreffeh daha özgür bir Türkiye için adımlarımızı sıklaştırmamız gerekir. Allah'tan ülkemiz ve milletimiz için güzel yarınlar temenni ediyorum.