'Millî güç, bir devletin millî menfaatlerini sağlamak ve millî hedeflerini elde etmek için kullanabileceği insan gücü, coğrafî, ekonomik, askerî, politik ve idarî, psiko-sosyal ve teknolojik güçlerinden oluşan maddî ve manevî güç unsurlarının toplamıdır.' diyebiliriz. Burada insan gücünden başlayarak teknolojik güce kadar belirtilen unsurlara da, millî gücün unsurları denmektedir. Bu unsurlar, yeri geldikçe, örnekler verilmek suretiyle ve ayrıntılı olarak incelenecektir. Ancak, okuyucunun da, geçmişteki ve günümüzdeki diğer çeşitli örnekleri kendi araştırmaları ile belirlemesiyle, konuyu daha iyi anlayabileceğini unutmaması gerekir. Yeri gelmişken hemen söylemeliyim ki ihtiyaç, her toplum için kendi kendine araştıran, değerlendiren, çözüme ulaşabilen ve üretebilen nitelikli insandır.
Diğer yandan, yalnız başına bu unsurların varlığı, güçlü olabilmeyi sağlayamamaktadır. Gerçekten güçlü olabilmek ve sahip olunan gücü kullanabilmek için üzerinde önemle durulması gereken üç ilkenin, bu noktada belirtilmesi gerekiyor:
İlk olarak, gerçekten güçlü olabilmek için, görünmeyen veya bir diğer deyişle yeterince kullanılamayan güçlerin iş yapar birer güç haline dönüştürülmesi, önümüze bir 'olmazsa olmaz' koşul olarak çıkmaktadır.
Örneğin, kız çocuklarının eğitimi üzerinde, hiç kuşkusuz çağdaş uygarlık düzeyi dikkate alınmak suretiyle en az erkek çocuklar kadar önemle durulmalıdır ki; ilerinin anneleri, kendi çocuklarını yeterli bir şekilde eğitebilsinler. Her toplumda aynı derecede olmayabilir ama her şeye karşın, annelerin çocuklarla genelde daha fazla bir zaman birlikte olduğu bir gerçek olduğuna göre, hem eğitilme ve hem de eğitme açısından kadınların önemleri gözden uzak tutulamaz.
Diğer yandan, yeraltındaki kaynakların kullanılması da bir başka örnek olabilir. Buradaki önemli olan husus, bu ve benzeri kaynakların gerçekten gerekli olduğu zamanda hazır hale getirilmeleri ve bundan daha da önce ihtiyaçlarınızın doğru olarak saptanıp saptanmadığıdır. Su kaynaklarınızı zamanından önce ya da sonra işletmeye başlamışsanız, bu durum, geleceğinizi olumsuz olarak etkileyecektir. Bu da, hiç kuşkusuz, stratejinin temel unsurları olan güç, yer ve zamanla bağlantılı olacaktır. Benzer olarak, hammadde üretiminizi arttırdığınız halde bunu işleyecek birimlere de aynı önceliği verip bunları devreye sokamamışsanız; üretiminiz, dışsatım yoluyla çıkıp size işlenmiş olarak dönecek yoğurdun kaymağını sütü tencereye taşıyanlar değil en az emek harcayanlar yiyecektir.
İkinci olarak, gücün iyi kullanılmaması durumunda, yukarıda belirtilen örnekler de dikkate alınarak, yeterince güçlü olduğunuz söylenemeyecektir. Elinizdeki harp silah, araç ve gereçlerini çok iyi kullanabildiğiniz ölçüde güçlü olacaksınız. Bunlar son teknoloji ürünü olmasa bile, -ki son teknolojiyi kendiniz üretmediğiniz takdirde, böyle olması kaçınılmazdır- bunu çok iyi kullanmanız temeldir. Bu husus, çözümlerden birisidir.
Son olarak bir diğer nokta, millî güç unsurlarının birbirlerini tamamlar nitelikte olduklarıdır ve bu nedenle de, mutlaka birlikte ve dengeli bir şekilde geliştirilmelidirler.
Ekonomik gücü geliştirirken psikososyal gücün olumsuz bir etki altında kalmaması için, örneğin vergi adaletini ya da gelirin dengeli dağılımını sağlamanız gerekecektir. Yine, askerî gücünüzün gelişmesinin ekonomik gücünüzün sınırlarını zorlamamasını sağlamanız da bu kapsamda önem taşır. Sovyetler Birliği'nin dağılmasında bu dengesizliğin önemli rolünün bulunduğunu söylemek gerekmektedir.
Arapça bir kelime olan 'Beka'nın sözlük anlamı 'Kalıcı-Varlık-Var olmak-Ölmezlik- Sonu bulunmamak' demektir. Bir devletin toprak bütünlüğünü, ahdi hukukunu ve anayasal düzenini iç ve dış tehditlere karşı koruması suretiyle hayatiyetini devam ettirmesi olarak da tanımlanmaktadır.
Bilindiği üzere, devletlerin yaşamında, tarihin gösterdiği gibi inişler çıkışlar vardır. Örneğin savaşların ya da olağanüstü durumların varlığı da bu şekilde birer dönüm noktası niteliği taşır. İşte böyle durumlarda askerî güce öncelik vermek gerekebilmektedir. Devletin bekasının tehlikede olduğu bu gibi durumlarda, hiç kuşkusuz gerekli olan kısa vadeli önlemlerin alınmasında millî menfaatler rol oynar. Ancak savaş bittikten sonra, yine millî menfaatler gereği olarak, en kısa süre içerisinde bu önceliğin kaldırılması ve savaş içerisinde verilmiş bulunan bu öncelikten dolayı ülkenin gerilemesi kaçınılmaz olan diğer güç unsurlarının, askerî güçle dengeli bir duruma getirilmesine çalışılmak gerekmektedir. Bir başka durumda ise ekonomik güç, psikososyal güç ya da diğer bir güç unsuru öncelik kazanabilir, ancak her durumda bu önceliğin sürekli olmaması gerekir.
Günümüzde gündemde olan ''Beka'' sorununun olduğu tanımda da görüldüğü gibi gün gibi açıktır. Bu ülkemiz sınırları içinde ve dışında olan bölücü Kürtlerin dış destekçilerinin öncülüğünde bölgedeki dört devletten toprak kopararak bir Kürt devleti kurmak istemeleridir. Böyle bir tehdidi görmezden gelmenin, yokmuş gibi davranmanın ilerde ülkemizin başına çok büyük felaketler açacağı muhakkaktır. Tarihimiz bunun örnekleriyle doludur.1804 de Sırp isyanı ile başlayıp tüm balkanları kaybetmemizle neticelenen süreçten iyi ders çıkarmamız gerekir. Yapılması gereken Milli güç unsurlarının birbiri ile koordineli olarak geliştirilmesidir. Farklı görüş ve düşüncede olabiliriz, ama ülkemize yönelik bir tehdit karşısında birlik ve beraberlik içinde olmalıyız. Büyük Atatürk'ün deyimiyle 'İç bünye dış bünyeden daima daha güçlü olmalıdır. Türk Milleti büyük millettir çünkü milli birlik ve beraberlik içinde bütün güçlüklerin üstesinden gelmesini bilmiştir.' Ben inanıyorum ki büyük milletimiz birlik ve berberlik içinde bugünkü zorlukların üstesinden de gelmesini bilecektir.