Türkiye ile Suriye arasında 21 sene önce imzalanan Adana Mutabakatı yeniden gündeme geldi. Suriye yönetiminin PKK ve uzantılarının kendi topraklarını kullanarak Türkiye'ye tehdit oluşturmasını önlemeyi amaçlayan ancak 2011'den bu yana fiilen uygulanamayan protokolü gündeme getiren isim ise Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin oldu. 23 Ocak günü Moskova'da Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin arasında yapılan görüşme sorasında yapılan ortak basın toplantısında, Vladimir Putin'in Türkiye'nin YPG den kaynaklanan güvenlik kaygılarıyla ilgili konuşurken 1998 yılında yapılmış Türkiye-Suriye Adana Mutabakatını anımsatması görüşmelerin sürpriz konu başlığı olarak öne çıktı. Üstelik Putin'in bu anımsatmayı Türkiye ile ABD arasında yürütülen güvenli bölge görüşmelerinin sorulması üzerine yapması daha da anlamlı bulundu. Türkiye'nin PKK terör örgütüne verdiği destek nedeniyle Suriye ye yönelik askeri müdahale hazırlıklarına başlaması üzerine İran ve Mısırın arabuluculuğu ile 20 Ekim 1998 günü Adana'da bir araya gelen iki ülke heyetleri Adana Mutabakatını imzaladı. Türkiye adına Dışişleri Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Büyükelçi Uğur Ziyal ve Suriye adına Tümgeneral Adnan Badr al-Hasan'ın imza attığı Adana Mutabakatı, Öcalan'ın Suriye'nin dışında olduğu ve bir daha asla girmeyeceği, yurtdışındaki PKK unsurlarının Suriye'ye dönemeyeceği, ülke topraklarındaki PKK kamplarının bir daha kullanılmayacağı ve tutuklanan PKK üyelerinin listelerinin Türkiye'ye verilmesi taahhütlerini içeriyordu.
Mutabakat, Suriye tarafının kısa vadede yerine getireceği taahhütlerin yanı sıra iki ülkenin uzun vadeli terörle mücadele çerçevesini de çiziyordu:
- Suriye kendi topraklarından Türkiye'nin güvenlik ve istikrarını tehlikeye atacak eylemlere izin vermeyecek. Suriye, PKK'nın silah, lojistik ve mali destek sağlamasına ve propaganda faaliyetlerine izin vermeyecek.
- Suriye, PKK'yı terör örgütü olarak ilan etmiştir. Suriye, diğer terör örgütlerinin yanı sıra PKK ve uzantılarının topraklarındaki faaliyetlerini yasaklamıştır.
- Suriye, PKK'nın topraklarında eğitim kampı kurmasını ve ticari faaliyetlerde bulunmasını yasaklamıştır.
- Suriye, PKK üyelerinin transit yollarla üçüncü ülkelere gitmesine izin vermeyecektir.
- Suriye, PKK liderlerinin topraklarına girmesini engelleyecek ve gümrük yetkililerine bunun için talimat verecektir.
Aynı mutabakat, tarafların bu taahhütlerin yerine getirilmesini sağlamak ve gözlemek için bazı mekanizmalar kurmasını da sağlamaktaydı. İki ülkenin üst düzey güvenlik yetkilileri arasında doğrudan telefon hattı kurulması, diplomatik temsilciliklerde güvenlik işleri için özel temsilcilerin atanması bunlardan sadece birkaçını oluşturuyordu.
Maalesef bu mutabakata rağmen Suriye yönetimi PKK terör örgütüne yönelik doğrudan ve dolaylı destek vermeye devam etmiştir. ABD öncülüğündeki güçler DEAŞ terör örgütüne karşı yürütülen sözde mücadelede YPG/PKK örgütü ile işbirliği yapmış ve bu işbirliğini inatla sürdürmeye devam etmektedir. Ülkemizin güney sınırları boyunca denize çıkışı olan sözde Suriye Kürdistanı oluşturmaya yönelik bu işbirliği yapılan Fırat kalkanı ve Zeytin dalı harekatı ile şimdilik kısmen önlenmiştir. Bu aşamada ABD ve YPG/PKK'nın tıpkı Kuzey Irak bölgesel yönetimi gibi merkezi Rakka olan özerk bir Kürt bölgesi oluşturmaya çalışacağını değerlendiriyorum. Bugünlerde üzerinde çalışılan yeni Anayasa ya bu konuda yer vermek ve bunu Esed yönetimine ve Muhaliflere kabul ettirmek oldukça zor görünüyor.
Türkiye tarafından Fırat'ın doğusuna yönelik harekat hazırlığı yapılırken Sayın Putin neden Adana mutabakatını gündeme taşımıştır?
Rusya; Türkiye'nin uluslararası hukuktan kaynaklanan müdahale hakkını görmekle birlikte askeri müdahale dışında başka yolların aranması gerektiğini ve geçmişte olduğu gibi Suriye yönetimi ile diyalog kurulması gerektiğini dikte ettirmeye çalışmaktadır. Sözde büyük Kürdistan hedefine ulaşmak için İran, Irak, Suriye ve Türkiye topraklarında ara hedef olarak oluşturulmaya çalışılan Özerk Kürt bölgeleri düşünüldüğünde bu 4 ülke arasındaki işbirliği ve diyalog, ülkelerin toprak bütünlüğü ve sınırlarının değişmezliği bağlamında kurulmalı ve devam ettirilmelidir. Sadece Suriye ile yapılacak veya İran veya Irak ı dışarda bırakacak bir işbirliği PKK/PYD'nin dışarda kalan ülke topraklarında varlığını sürdürmesine yol açacaktır. Dört ülkenin PKK/YPG terör örgütüne yönelik yapılacak iş birliği sonunda ortak strateji belirlemesi ve uygulanmasının ülkelerin tamamının yararına olacağını ve örgüte vurulacak en büyük darbe olacağını değerlendiriyorum.