İnsan yoğunluğunun eksik olmadığı...

Gönülden ziyaret edilmeyen.

Çoğu zaman dert yandığımız kurumlarımız.

Sıradan bir gözlük problemini giderdiğim hastanede, misafir ettiği kalabalıkları gözlemledim geçtiğimiz gün.

Gezinirken gördüklerim düşündürdü beni.

Bilinmez dertlerle o koridorları arşınlayanların aklından geçenlere ne kadar ulaşılırsa...

Nasıl bir şeyse.

Benimki birazda kendini bir başkasının yerine koymaktı.

İçeriye girenler, çıkanlar...

Kapılarda saatlerce bekleşenler...

Hep birkaç cümleye sıkıştırılan şifa sözcükleri için.

Öylesi bir umut ki...

O denizde kimin hangi basamakta olduğunu kestirmenin zorluğunu hissederken, umuda sarılmak isteyenlerin tam ortasındaydım.

Beklemeyi olmazsa olmaz dedirten, sabrın test edildiği yerler.

Sıra beklemekten eve dönüşünü kestiremeyenler.

Beklentilerine karşılık bulmaktan endişe edenler...

Kimisi doktor kapısının üzerinde adının yazılmasını beklerken...

Kimisi çıktığı odadan başka bir kapıya yönlendiriliyor.

Kimisi ise tahlil peşinde kalabalıklar içinde kayboluyordu.

Ah aranan o derman.

Ulaşılması zor zirvede bitiriyor insanoğlunu.

Saatlerce beklemek göze alınsa da umutlu sözcüklerle karşılaşmak garanti değil.

Araştırma Hastanesinin koridorları alabildiğine geniş.

Polikliniklerde yüzlerce insan doktoruyla buluşma telaşında.

Kimisi sorunlarla boğuşurken, kimisi de doktorun söylemleriyle başka bir tarafa savruluyor, benim gibilerde gördükleri tablo karşısında şükrediyordu.

Beklentiler ve endişeler iç içe geçerken hizmet verenleri düşünmemek haksızlık olurdu.

Bu kadar insana faydalı olabilmek, aradıkları şifayı sunabilmek...

Farklı insanları dinleyip, herkesi memnun edebilmek...

Öylesine zor bir hizmet, öylesine bir kıskaç ki.

Gülen yüzleri geçin, küçük bir tebessümü satın almak isteseniz de.

Kuyumcudan altın almak sanki daha kolay.

Gözde yerlerimiz hizmette memnuniyeti hedeflese de.
                Allah düşürmesin, eksikliğini de göstermesin.