'Elinde değildir akşam serinliğinde üşürsün.
Eylül'den itibaren geceler hazindir, uzundur…'
Zor bir dönemden geçiyoruz. Yaşadığımız sorunların kaynağı olarak ekonomik nedenler öne çıkıyor. Ekonomi belirleyicidir elbette. Bu yüzden, eğitimden sağlığa, güvenlikten adalete, aile ilişkilerine kadar önemli sorunlar yaşıyoruz.
İşsizlik zaten yüksekti, daha da arttı. Son bir yılda işini kaybedenlerin sayısına bir milyon kişi daha eklenmiş durumda. Bu sayı giderek artıyor, çalışanlar işlerini kaybetmeye devam ediyorlar. Hepimizin çevresinde, işsiz birileri vardı, şimdilerde artık işini kaybedenler de çoğalmaya başladı…
İnsanlar, sadece birer istatistik veri değildir. O insanların, evleri var, çocukları var, sorumlulukları var… Size bir anda 'yarın işe gelme!' diyor işveren, o kadar mı? O kadar kolay olmamalı… Her konuda sağa sola ayar verenler, bu konuda aynı sertliği neden göstermezler ki? Madem zor dönemden geçiyoruz, madem herkesten özveri göstermesini bekliyoruz, öyleyse herkes gücü oranında fedakarlık yapsın. Az olanın elindeki her şeyini almak yerine, öncelikle çok olandan alınsın…
En başta işten çıkarmalar yasaklanmalı, işten çıkartılanlar ve işsizler yeniden işlerine alınmalı, onlara yaşamlarını devam ettirecek ekonomik imkan sunulmalıdır. Yeni istihdam alanlarının yanında, ayrıca çalışanların ücretlerine dokunmadan, çalışma saatleri kısaltılarak, işsizlere çalışma alanları, ortamları yaratılmalıdır…
Kamu çalışanlarının ve emeklilerin önümüzdeki iki yılda alacakları ücret artışı belirlenirken yaşanan komedi hepimizin gözleri önünde gerçekleşti. Ancak, yaşanan haksızlıkların vebali, öncelikle, o kurumlara destek verenlerin ve sessiz kalanların sorumluluğundadır…
İtiraz et. Birileri etmeli. Doğruyu söyle. Birileri doğruyu söylemeyi göze almalı. Bunu yaparken amaç birilerini kötülemek, hedefe koymak ve hakaret etmek olmamalı elbette.
Bağbozumu mevsimindeyiz. Amacımız elbette, bağcı dövmek değil, üzüm yemektir…