Kadınlara yönelik şiddet bitmek bilmiyor. Neredeyse her gün bir kadın katlediliyor.
Toplumsal yapıda sosyoekonomik sorunlardaki artış, bireysel suçları da artırır. Bu suçların başında şiddet olayları gelir. Şiddetten, daha çok çocuklar, kadınlar, yoksul ve eğitimsiz insanlar, yani toplumun korumasız kesimleri etkilenmektedir.
Kadınlara yönelik şiddetin hem yaşanan toplumsal sorunlarla hem de yanlış öğretilmiş değer yargılarıyla ilişkili olduğunu biliyoruz.
Ülkemizde geçen yıl çocuk istismarı ve kadına yönelik şiddet olaylarında korkutucu düzeyde artış olmasına rağmen bu sorun kangren olmuş; çözümüne dönük yapılanlar da yetersiz kalmıştır.
Bu sorunun çözümü, toplumsal değer yargılarıyla doğrudan ilişkilidir. Eğitim, din, siyaset ve sosyal çevredeki anlayış ve figürler bireylerin davranışlarını önemli ölçüde belirlemektedir.
Bizim eğitim sistemimiz de siyasetimiz de erkek egemen bir içeriğe sahiptir. Toplumsal yapımız, kadının yaşam alanlarını iyice daraltmış; din adına 'fetva' veren kimi meczuplar da kadını hatta çocukları bile birer cinsel obje olarak görmekten bir türlü kurtulamamaktadır. Kimse de bu gidişe dur, demiyor.
Batı dünyasında insanlar artık, kadın-erkek eşitsizliğine razı olmuyor. Bu yüzden en yüksek dini otoritelerden bile kadınlar lehine yaklaşımlar artıyor. Eşitsizliği ortadan kaldırmak için önlemler alınıyor. Ülkemizde de kadına yönelik istismar ve şiddet konularında toplumsal kabul gören bütün katlardan etkili açıklamalar, önlemler bekliyoruz…
Dini önderlerin kitleler üzerinde önemli etkisi olmasına rağmen, özellikle bizde ve diğer Müslüman ülkelerde din adamları, bu görevlerini yeterince yerine getir(e)memektedirler.
Ayrıca kadınların eğitim ve çalışma hayatında daha çok var olmasını sağlamak, kadınlar için 'pozitif ayrımcılık' uygulanması gerekiyor. Hayatın içinde daha çok var olmaları, kadınların özgürlüğünün ve yaşama tutunmalarının sigortası olacaktır…
Alpaslan ÇEPNİ