İnsanlık tarihi, kendi huzur ve mutluluğu için, var olanı tanıma, nasıl ve neden oluştuğunu kavrama, ne için nasıl kullanılacağını anlama tarihidir aynı zamanda…
Yaşananların büyük bir bölümünü anlamlandırmaya çalışırken açmaza düşen ademoğlu, onları doğaüstü güçlerin oluşturabileceği vehmiyle korkarak değişik yaklaşımlar içine girmiştir. Tanrıların beklentileri olabileceği varsayımı ile onlara değişik sunumlarda bulunmuştur. Kurban da böyle bir ritüel olarak ortaya çıkmıştır.
İslam dininden çok önce ortaya çıkan bu ritüel, önceleri ilahlara insan kurban ederek yerine getirilmiştir. Bütün eski dinlerde, ilahlara, yakın olmak, onların gazabından kurtulmak ya da beklentilerinin karşılanması gibi amaçlarla değişik biçimlerde kurban adanmıştır. Kurban ibadetinin, Hz. İbrahim'in oğlu İsmail'i, tanrıya kurban etmek üzereyken yerine gönderilen koçu kurban etmesiyle bugünkü biçimine dönüştüğü anlatılır kutsal kaynaklarda…
İlahlara sunulmak üzere kurban edilen, önce insan sonra hayvanlarla sürdürülen bu ibadetin sosyo-ekonomik tarafı da önem kazanmaktadır. Öncelikle bu ibadet önemli bir ekonomik faaliyet alanı yaratmakta, hayvancılıkla uğraşan kesimlere önemli oranda gelir sağlamaktadır.
Toplumun büyük bir bölümünün ekonomik sorunları var. Böyle bir dönemde, kesilen kurbanların yoksullara dağıtılması beklenirken, ne yazık ki, durumun pek de öyle olmadığı gözlenmektedir. Dar gelirli insanların, kıt kanaat bütçelerine rağmen büyük bir özveriyle kestikleri kurbanları, aile içinde tüketmeleri anlaşılabilir bir durumdur. Çünkü buna ihtiyaçları vardır. Ancak varsıl kişilerin, bu ibadeti layıkıyla yerine getirmeleri de hem dini hem insani bir zorunluluktur.
Bayramlar, insan ilişkilerini geliştiriyor, dostlukları pekiştiriyor, dargınlıkları ortadan kaldırıyor, dayanışma, yardımlaşma ve sevgiyi öne çıkarıyor, yaşama sevincini artırıyor ve mutlulukları çoğaltıyorsa bayramdır.
Bu duygularla her gününüzün bayram sevinciyle dolmasını dilerim…