Basının temel fonksiyonları nazara alındığında, Dünya Bankasının, bir ülkenin hukukun üstünlüğüne saygısını değerlendirmek için kullandığı araçlardan biri olan Basın Özgürlüğü Endeksinde 180 ülke içerisinde 157. sırada olan Türkiye'nin halini düşünmek gerekir.
Basın özellikle son yüzyılda demokrasilerin vazgeçilmezi olarak ortaya çıkmıştır. AİHM başta olmak üzere çok sayıda ulusal ve uluslararası yüksek mahkeme kararlarında da açıkça ifadesini bulduğu gibi basın demokrasilerde, 'demokrasinin bekçi köpeği (watchdog)' rolünü üstlenmekte ve basının toplumu, bilgilendirerek uyarıcı ve koruyucu etkisine vurgu yapılmaktadır.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin basın özgürlüğünü de içeren 10. maddesi görev ve sorumlulukları da kapsar. AİHM, basının iyi niyetle davranmasını, etik kurallara uygun olarak güvenilir ve doğru haber vermesini öngörür. Basının, verdiği bilgilerin doğruluğunu yayımlamadan önce kontrol etmesi gerekir.
AİHM bir kararında, 'Haberi önceden kontrol etme yükümlülüğü, ileri sürülen iddianın ciddiliği ile orantılı olarak, yeterince doğru ve güvenilir bir temele sahip olmasını gerektirir.' demiştir. Buna göre gazete ve gazetecinin ya da web sitesi sahiplerinin 'kamuoyunu ilgilendiren bir konuda bunun doğruluğunu araştırmadan yayımlarım' şeklinde yaklaşması basının sorumluluğu ilkesi ile bağdaşmamaktadır.
AİHM bir başka kararında ise bir siyasetçi için bir başka kişinin, 'Le Pen'e oy verenler mafya lideri Al Capone'a da oy vermiş de olurlar', şeklindeki ifadesini hakaret çerçevesinde görmüş ve hüküm kurmuştur. Bu son örneğin bugün bir siyaset dili olarak genel iktidar gücünü kullananlar tarafından dünyada tatbik ediliyor olması ne kadar karanlık bir durumdur.