Belediyelerimizin bir kısmının durumu içler acısı. Mali yapıları darmaduman. Borç içinde boğulmuş, neredeyse çırılçıplak soyulmuş belediyelerimiz var. Ne hizmet edebilecek takatleri, ne de çalışanına maaş ödeyebilecek güçleri kalmış.
Bunlardan biri de Canik Belediyesi…
Güvendiğim bir kaynaktan aldığım bilgiler beni gerçekten dehşete düşürdü. Belediyenin yıllık bütçesi 40 milyon TL. Yani, 40 trilyon. Şu anda SGK prim borçları ve banka kredi borçlarının toplamı 165 milyon TL. Yani, 165 trilyon.
Piyasa borçları henüz sağlıklı hesaplanamamış. Hadi, en iyimser şekilde 35 milyon TL' de piyasa borcu olsun, toplam borç üç aşağı, beş yukarı 200 milyon TL. Yani, 200 trilyon. Allah aşkına, yıllık bütçesi 40 milyon TL olan bir belediyenin, 200 milyon TL borcu olur mu?
Ne kasada tek kuruş para, ne de satılacak, kaynak oluşturulacak taşınmaz kalmış. Bir anlamda belediyenin gelecek 5 yılına ipotek konulmuş.
Şimdi size daha ilginç bir şey yazacağım. Tam anlamıyla sıkı durun…
Canik Belediyesi'nde son 3 ay personele ödenmemişti. Bu da çok konuşulmuştu ama sebebini kimse açıklamamıştı. O zamana kadar iyi kötü, maaşlar aksayarak da olsa ödeniyordu. 'Acaba bu maaşlar 3 ay boyunca neden ödenmedi?' diye merak edenler için açıklayalım… Açıklayalım ki, bu belediyelerin nasıl yönetildiğini, vicdanların da nasıl tükendiğini bu millet bilsin…
Canik Belediyesi'nin kasası tastakır, kuru bakır. Kamu bankalarından alınabilecek tek kuruş kredi limiti kalmamış. 12 milyon kredi çekmek isteyen belediye yetkilileri, kamu bankalarından,' imkansız ' cevabını alınca, soluğu özel bankada almışlar. Söz konusu özel bankadan 12 milyon TL kredi istenmiş. Belediyenin durumunu bilen bu özel banka da olumsuz cevap vermiş. İlla da bu kredi alınacak ya, belediye yetkilileri, banka yetkilisine vicdanları sızlatacak bir teklif yapmış. ''İller Bankasına belediyemiz çalışanları adına gönderilen maaşları ipotek göstersek, bu krediyi verir misiniz?'' diye sormuşlar. Banka yetkilisinin canına minnet. Devletten gelecek paradan daha garantili para var mı? Hemen olaya atlamış ve 12 milyon TL civarındaki kredi, değişik zamanlarda bölüm bölüm ödenmiş. Yani, belediye işçisinin, çalışanının maaşına bile ipotek konmuş, adamlar aç kalmış, iyi mi?
Tam da bu noktada hatırıma, Behlül Dana hazretlerinin Sultan Harun Reşit'e söylediği o ibretlik söz geldi;
Sultan Harun Reşit, Behlül Dana hazretlerini yanından hiç ayırmazmış. Onun ikazlarından, kıssalarından ders çıkartır, sözlerinden çok etkilenir, ona göre tedbir alırmış.
Bir gün, Behlül Dana hazretleri Sultan Harun Reşit'in tahtına oturmuş.
Harun Reşit'in adamları hemen gelmişler ve 'Sen o tahta nasıl oturursun' diye Behlül Dana hazretlerini tahttan indirip dövmüşler. Behlül Dana gözyaşları ile hüngür hüngür ağlamaya başlamış. Tam da o sırada Sultan Harun Reşit gelmiş.
''Behlül, iki tokat yedim diye niye ağlarsın ?'' diye sormuş. Behlül Dana hazretlerinin cevabı müthiş, ''Sultan, ben dayak yediğim için ağlamıyorum. Ben o koltukta 2 dakika oturduğum için bu kadar dayak yediysem, yıllardır o koltukta oturan senin acaba ahirette halin nice olur diye ağlıyorum.'' demiş.