n

n
n Rabbena hep bana diyen bencillerin
n
n akıbetleri yalnızlıktır...
n
n Bencillerin aksine, yardımlaşan, paylaşan ve zor günlerde
n
n dayanışan insanlar,hem huzurlu hem de mutlu...
n
n Bu öyküyü yıllar önce yayınlamıştım...
n
n Bugünlerde bazıları, hayattan ders almamış
n
n gibi davranıyor ya...
n
n Sonlarının ne olacağını bir kere daha hatırlatmak
n
n istedim...
n
n * * *
n
n İleri derecede hasta iki adam, aynı hastane odasındaydı.
n
n Adamlardan birinin her öğleden sonra bir saatliğine oturmasına izin veriliyordu,
n
n ciğerlerindeki suyun süzülmesi için. Bu hastanın yatağı, odadaki tek pencerenin tam yanındaydı. Diğer hasta ise hep sırtüstü yatmak zorundaydı.
n
n Bu iki hasta, saatlerce birbiriyle konuşur, eşlerini, ailelerini, evlerini, işlerini, askerlik anılarını, tatilde gittikleri yerleri anlatırlardı birbirlerine.
n
n Pencerenin yanındaki hasta, her öğleden sonra oturmasına izin verdikleri saati diğer hastaya pencereden görebildiklerini anlatarak geçiriyordu.
n
n Diğer hasta, hep bir sonraki günü iple çekmeye başladı, dışarıdaki renkli ve hareketli dünyayı dinlemek için. Pencere, içinde çok güzel bir göl olan parka bakıyordu. Ördekler ve kuğular gölde yüzerken çocuklar model botlarını suda yüzdürüyordu. Genç aşıklar, gökkuşağının tüm renklerindeki çiçeklerin arasında kol kola dolaşıyordu. Ulu ağaçlar etrafı süslüyor, uzaktan şehrin silueti görünebiliyordu.
n
n Pencere kenarındaki adam, bunları muhteşem bir detayla anlatırken, odanın diğer ucunda yatan adam gözlerini kapar ve bu muhteşem manzarayı hayalinde canlandırırdı.
n
n Sıcak bir öğleden sonra, pencerenin yanındaki adam geçmekte olan bir şenlik alayını tarif etti. Diğer adam bando seslerini duyamasa bile hayalinde canlandırabiliyordu, pencere kenarındaki adamın tasviriyle.
n
n Günler ve haftalar geçti.
n
n Bir sabah banyo yaptırmak için su getiren gündüzcü hemşire pencere kenarında yatan hastanın cansız bedeniyle karşılaştı. Uykusunda, huzur içinde ölmüştü.
n
n Hüzünlendi, hastane görevlilerini cesedi dışarı taşımaları için çağırdı. Uygun zaman geçtiğine kanaat getirir getirmez, diğer hasta; pencerenin kenarındaki yatağa taşınmasının mümkün olup olamayacağını sordu. Hemşire memnuniyetle isteğini yerine getirdi, hastanın rahat olduğundan emin olduktan sonra onu yalnız bıraktı.
n
n Yavaşça, duyduğu acıya aldırmadan, bir dirseğine yaslanarak dışarıdaki dünyaya bakmak üzere yatağından doğruldu adam.
n
n Sonunda, dışarıyı kendi gözleriyle görme zevkini yaşayabilecekti. Pencereden dışarı bakabilmek için yavaşça dönmeye zorladı kendisini.
n
n Pencere, boş bir duvara bakıyordu. Adam hemşireye, vefat eden oda arkadaşının pencerenin dışında görünen harika şeylerden bahsetmesine sebebin ne olabileceğini sordu.
n
n Hemşirenin cevabı, ölen adamın kör olduğu ve pencerenin önündeki duvarı görmediğiydi.
n
n Sanırım seni cesaretlendirmek istedi dedi.
n
n
n
n * * *
n
n Bugününüz dünden daha iyi olsun. Sağlıklı ve huzurlu günler dileğiyle...
n